KURU GIDANIN EFSANELERİ- Seri 4 “ARBEL Grup Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Arslan”

 

 İLK FİRAMININ ÖNÜNDE İBRAHİM ARSLAN VE ÇALIŞANLARI

Sevgili Okurum,

Mersin’i Türkiye’de, Türkiye’yi ise Dünyada başarı ile temsil eden değerli bir gıda markası var: “Arbel Grup. 1980’li yıllardan bugüne gıda sektöründe önemli yatırımlar yapan ve uluslararası arenada tanınan kuruluş Arbel Grup’un Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sayın Hasan Arslan ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. İş dünyasında özellikle mercimek işleme teknolojileri alanındaki girişimleri ve literatüre giren tespitleriyle Arslan Ailesi’nin yükselişini dinlediğimiz, şahsının dünden bugüne geçtiği yollar ve bugün bulunduğu konum ile ilgili bilgi sahibi olduğumuz Hasan Arslan röportajı başlıyor.

 

Ailesi iş hayatına atılışı ve gençlik dönemi…

Mardinli mercimekte değirmenci ustası İbrahim Arslan’ın altı çocuğundan üçüncüsü olarak dünyaya gelen Hasan Arslan, 1960 yılında İskenderun’da doğdu. Baba İbrahim Arslan mercimekte değirmenci ustasıydı.1952 yılında İskenderun’dan iş teklifi alan baba Arslan, 8 yıl burada çalıştıktan sonra bir Mersin firmasına transfer olur. Ailenin Mersin’den dünyaya açılan serüveni bu şekilde başlamış olur.

Mersin’e gelip yerleşen Arslan Ailesi, 1965 yılında mahallede küçük bir bakkalı ve mahalledeki okulun kantinini işletir. Aynı yıl baba İbrahim Arslan, 400 metrekarelik bir alanda kendi işini kurarak mercimek eleme işi yapmaya başlamıştır. 1974 yılında bu işlere ek olarak atölyeye dönüştürdükleri bir odada anne ve kardeşler çuval dikip satmaya başlamıştır. Hasan Arslan o yıllarda hem okula gider, hem de annesi ve kardeşlerine yardım eder. Yaz aylarında da babasının yanında çalışır. Babaları İbrahim Bey’in iyi bir değirmenci ustası olduğunu, makinalardan da çok iyi anladığını söyleyen Hasan Arslan o günlere yönelik şunları anlatıyor; ‘Babam 1965’ten sonra kendi işini kurup elediği ürünleri ihracatçılara satmaya başladı. Türkiye, 1970’lere kadar bakliyatı işlemeyi bilmiyordu, babam bu süreci iyi değerlendirdi. Yanında ürünleri, makineleri ve ticaret yapmayı öğrendim. Beraber verim kaybının nedenlerini keşfedip, sistemlerimizi bu yönde geliştirdik. Mercimek odaklı çalışmalarımıza ağırlık verdik ve bu konuda uzmanlaştık. Hatta sektör terminolojisine bile katkıda bulunduk. Türkiye’de ilk defa mercimeği kırmadan soyma işlemini biz gerçekleştirdik. Babam kırmadan kabuğu soyulmuş kırmızı mercimeği futbol topuna benzettiği için bu tür mercimeğe futbol mercimek dedik. Bu isim zamanla literatüre geçti. Bu bize tescilli bir isimdir ve dünyada da siparişler bugün futbol mercimek olarak verilmektedir.

 

80’lerde Arbel Bakliyat’ın Kuruluşu ve Mahmut Arslan…

Ağabey Mahmut Arslan’ın Boğaziçi Üniversite’sinden mezun olarak Mersin’e dönmesinin ardından 11 Eylül 1980 yılında Arbel Bakliyat Hububat San.  Ve Tic. LTD adıyla şirketi kurduklarını söyleyen Hasan Arslan o yıllara yönelik şunları anlatıyor;

Ağabeyim Mahmut Bey Makine mühendisliğinden mezundu, iş başvuruları yapmıştı. İş bulana kadar Mersin’de bizimle beraber çalışmaya dönmüştü. O yıllarda Türkiye doğum sancıları çekiyordu. İhracat yavaş yavaş öne çıkmaya başlamış ve Türkiye’nin kurtuluş reçetesi olarak gösteriliyordu. Biz de ihracatın o dönemki beşiği Mersin’de büyümüştük. Tamamen ihracat içinde büyüyünce çevrenizdeki insanlar da yalnızca bu konuyu konuşuyor ve siz de ister istemez ihracat düşünüyorsunuz.  Dış ticaret şirketlerine de mal temin ediyorduk, bilgi ve deneyim açısından kendimizi geliştiriyorduk. 1980 yılının Eylül ayında Arbel adıyla şirketimizi kurduk.

80’li yıllarda Türkiye’de bakliyatçıların bir depoya sahip olup eleme yaptıklarını söyleyen Hasan Arslan ‘Biz farklılık arıyorduk’ diyor ve o günleri şöyle anlatıyor;  Babamla 1981’de Mersin’in ilk mercimek fabrikasını kurduk. Malı tüm ihracatçılar işliyordu ama sorun, mercimek fabrikası bulunmaması nedeniyle kalitenin olmamasıydı. Mercimek ikinci elden alınıyor ve farklı ürünler kaliteyi de bozuyordu. Büyümenin ilk şartının kendi sistemini kurmaktan geçtiğini biliyorduk. Kendinizi geliştirmezseniz büyümeniz mümkün değildir. Bu görüşle biz de kendi sistemimizi oluşturmak adına Mersin’in ilk mercimek fabrikasını kurduk.1983 yılında Turgut Özal’ın desteğiyle Türkiye’de dış ticaret sermaye şirketleri kuruldu. Geleceğin ihracatçıları buralarda yetişti. Biz de dış ticaret sermaye şirketleri ile çalışarak ihracat tecrübemizi arttırdık ve 1987’de biz de doğrudan ihracatçı olduk. Mercimek odaklı çalışmalarımıza ağırlık verdik ve bu konuda uzmanlaştık.

Türkiye’de 1980’li yıllarda telekomünikasyonda büyük sıkıntılar yaşanması nedeniyle ihracatçı firmaların zorlandığını gören Arslan ailesi bakliyat eleyerek ve çuval dikip satarak elde ettiği sermayenin büyük bir bölümü ile teleks alır. Yurtdışıyla iletişim kurmak için alınan teleks hayatlarının dönüm noktası olur. O yıllarda ihracatın özendirilmesi için yaş meyve sebzeye verilen 5 milyon TL krediyi almak ve ilk ihracatlarını yapabilmek adına İsrail’e 1 konteynır kayısı ihraç ederler. Yapılan bu ilk ihracat büyümelerinin ilk adımı olur.1982 yılında ilk mercimek ihracatlarını Bangladeş’e 3 bin ton olarak yaparlar. 90’lı yılların sonuna kadar da ihracatta ürün ve ülke çeşitliliğini arttırırlar.

 

09’lı Yıllarda Türkiye’de Tarım…

Doksanlı yıllarda Türkiye’de tarım ürünlerinde rekolte ve kalite anlamında sıkıntılar yaşanmaktadır. İhracatta kalıcı olabilmek için sürekliliğin olması ve müşterinin talebinin karşılanabilir olması gerektiği bilerek coğrafi çeşitliliğe gidip pazarda kalıcı olma hedefiyle yurtdışına yatırım yapmak için arayışa girerler.

Hasan Arslan, o sürece yönelik şunları anlatmakta; “Biz arayış içindeyken 2001 yılında Kanada Tarım Bakanı bizi ülkesine yatırım yapmak için davet etti. Kardeşim Hüseyin Arslan ile Kanada’ya gittik. Kanada Tarım Bakanı ile görüştük ve gerekli fizibilite çalışmalarını yaparak buraya yatırım yapma kararı aldık. Teknik ekibimiz ve üretim sorumlularımızla tüm detayları yakından incelediğimizde oradaki makinaların ve diğer teknik şartların 12 ay boyunca üretime olanak sağlamadığını gördük. Makinalarımızın hepsini Mersin’den götürdük. Tesislerdeki makine ve ekipmanların daha rantabl ve entegre çalışmasını sağlayacak revizeler yaparak o ülkenin şartlarına uyarladım. Ayrıca Mersin’de yetiştirmiş olduğumuz ustalarımızı da işin başına gönderdik. İşin teknik tarafları ile ben ilgilenirken diğer işlerin takibi, yönetimi ve yönetici kadronun oluşturulması çalışmalarını Hüseyin Bey yürüttü. Böylelikle Kanada’nın ilk mercimek kırma ve işleme tesisini kurmuş olduk. Mercimek sezonu bittiğinde fabrikanın boş durmaması için arayışlara başladığımızda burada bezelye kırma işinin yapıldığını gördüm. İncelediğimde oradaki teknikle günde 50 ton üretebildiklerini gördüm ve kendi teknolojimizi kurmamız gerektiğini anladım. Çeşitli araştırmalar ve denemelerden sonra kurduğumuz bu yeni bezelye kırma teknolojiyle biz günde 300 ton üretme başarısı sağladık. Bu teknolojilerimizi daha sonra Amerika, Avustralya ve diğer ülkelerdeki tesislerimizde de kurduk.”

 

Arbel Bakliyat’ın İlk Yurtdışı Yatırımları Hakkında…

İlk yurtdışı yatırımını 2001 yılında Kanada’da Saskcan Pulse şirketini alarak gerçekleştiren şirket 2011 yılına kadar Kanada, Amerika, Avustralya, İngiltere, Çin ve Güney Afrika’da toplam 21 tesisi bünyesine katar. Türkiye ve yurtdışında bulunan tüm yatırımlarını AGT Food and Ingredients adı altında bir çatı altında toplar. AGT Food and İngredients’in  Kanada’da borsaya açık bir şirket olduğu bilgisini veren Hasan Arslan ‘ Arbel Grubu da kendi sektöründe yurtdışında borsaya açılmış ilk Türk şirketidir. ‘  diyor. Yurtdışında borsaya açılma ve Arbel A.Ş’yi bu çatı altında birleştirme kararını değerlendiren Hüseyin Arslan, o süreci şu sözlerle anlatmakta’ Türkiye’nin geçmişte 2-3 yılda bir yaşadığı ekonomik krizler, Türkiye’deki şirketlerin büyümelerinin önünde çok büyük engeller teşkil etmekteydi. Firmaların global çapta büyümeleri Türkiye’deki finansman koşullarıyla, sermayeye ulaşım imkânlarıyla mümkün görünmüyordu. Hem yurt içerisindeki yatırımların arttırılması hem de yurtdışında daha fazla büyüyebilmek için sermayeye ulaşım kanallarını açmamız gerekiyordu. Bu birleşmenin hem bizler hem hissedarlar hem de içinde bulunduğumuz ülkeler için fayda sağlayacağını gördük. Kuzey Amerika piyasası dünyanın sermayeye ulaşım konusunda en rahat yerlerinden biri. Bu nedenle oralarda geliştirmiş olduğumuz modeli devam ettirerek Türkiye’deki yatırımımızı da bu sermaye yatırımı altına aldık. Bu şirketlerin birleştirilmesi işlemiydi. Şirketlerimiz cam gibi şeffaf, önünden arkası görünen şirketlerdir, yüzde yüz yüz borsaya kote edilmişlerdir.”

 

Hasan Arslan’ın Yönetici Yönü Hakkında…

Böylesine büyük ve geniş bir organizasyonun yönetiminin zor olup olmadığını sorduğumuz Hasan Arslan şöyle cevap vermekte; “Biz dünyanın farklı kıtalarında yatırımları olan bir grubuz. Kurduğumuz sistemle tüm ülkelerdeki tesislerimizi üretim aşamasından sevkiyata kadar an be an görüntülü olarak takip edebilmekteyiz. Skype üzerinden toplantıları takip edebilmekte, anında müdahale edebilmekte, fikir beyan edebilmekteyiz.  Birbirinden farklı düşünce, kültür ve inanışlara sahip personellerimiz aynı geminin içinde, aynı hedef ve öngörüyle hareket etme başarısını göstermektedir. Alanlarında kendilerini geliştiren, konumlanmasını doğru yapan, doğru soru sormayı ve ortak hareket etmeyi bilen büyük bir ekibe sahibiz. Bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlı, kontrollü ve prensipli çalışma yapan ekibimiz kesintisiz hizmet anlayışıyla büyümemizin öncü taşlarıdır.”

 

La Rekolte Du Monde Ekibi olarak Sayın Hasan Arslan’a sorularımızı yanıtlayarak bizimle bu içten sohbeti gerçekleştirdiği için teşekkür ederiz.

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir