Türkiye’de Bakliyat Komisyoncularının Durumu Ne?

dumduz-bir-karin-icin-tuketmeniz-gereken-3-karbonhidrat-4La Recolte Du Monde olarak 40 yılı aşkın bir süredir varlığını sürdüren “Bakliyat Komisyonculuğu” mesleğini mercek altına aldık.  Bakliyat komisyonculuğu nedir? Türkiye’de bu mesleğin sorunları nelerdir? Mesleğin erbaplarından öğrendik. Bu sayımızda Türkiye’den iki değerli komisyoncuyu sayfalarımızda ağırlıyoruz. Ümit Parlak ve Celal Keskin röportajlarını bulacağınız yazımız başlıyor!

 

Türkiye Bakliyat Sektörünün merkezi Mersin. Hammaddeye yakınlık, Mersin- Tarsus Organize Sanayi Bölgesi’nin varlığı; ihraç için uygun ortam yaratan Mersin Limanı sayesinde pek çok büyük firma Mersin’de fabrika kurma ya da depo bulundurma kararı almıştır. Bugün Türkiye’nin kalitesi ve büyüklüğü ile Dünyaca kabul görmüş markaları Mersin’de bulunmaktadır.

Türkiye Bakliyat Piyasası %90 oranında Mersin’de dönerken çiftçi ile üretici arasındaki köprüyü kuran önemli bir meslek grubu var: “Bakliyat Komisyonculuğu”

Anadolu’daki çiftçinin durumundan tarlalarda ekilen mahsule; Yıllık rekolte tahmininden Türkiye’de hangi fabrikanın hangi kalitede ürüne ihtiyaç duyduğuna kadar pek çok bilgiye hakim olan Bakliyat Komisyoncularının bugün ne durumda olduğunu sektöre hizmet edenlerden öğrendik.

Türkiye’nin deneyim sahibi bakliyat komisyoncuları ile işlerinin inceliklerini, günümüz tarım politikalarını, yeme kültürümüzdeki değişimin bakliyat tüketimine etkilerini, sektörün son durumunu ve fazlasını konuştuk. Röportajlarımız başlıyor:

 

“20 YILLIK KOMİSYONCU ÜMİT PARLAK”

Sizi tanıyabilir miyiz?

Parlak Tarımsal Ürünleri firmamdır. 1995 yılından beri aralıksız olarak komisyoncu olarak Bakliyat Piyasasına hizmet veriyorum. Parlak Tarımsal Ürünleri kardeşim ile birlikte yönetmekteyiz. Babam Süleyman Parlak, 1985 yılında bu işe başlamış biz de ondan devraldık. Komisyonculuk işine yakında bakliyat ithalatı işini de ekledim. Çünkü piyasa şartları ithalat yapmaya uygun şartlar yaratıyor. Arjantin, Meksika, Hindistan’dan özellikle iç piyasada bulmak konusunda sıkıntı yaşadığımız Fasulye, Nohut, Pop Corn, Yeşil Mercimek ithal ediyoruz.

 

Parlak Tarımsal Ürünleri olarak gelecek planlarınız nelerdir?

Komisyonculuk işine devam edeceğim. Ayrıca 2016 yılında kendi imalathanemi kurmayı planlıyorum. Kendi emtiamı piyasaya pazarlayacağım.

 

Siz işten ayrıldıktan sonra komisyonculuk işini kim yürütecek?

Oğlum var ancak gelecekte benim işimi yapmasına sıcak bakmıyorum. Çünkü, piyasanın gittikçe daralacağını düşünüyorum ve bu zorlu bir iş ortamı doğuruyor. Böyle giderse Komisyonculuğun gelecekte cazibesi kalmayacak gibi görünüyor. Fakat devlet eliyle tarım sektörüne dair maddi desteklerin ötesinde mahsul ekimini ve rekolteyi kontrol bazlı önlemler alınır ise mesleğimizde başarı yeniden yakalanır. “Tonaj düşünce komisyonculuğun değeri de düşüyor.”

 

Komisyonculuk mesleğini bize tanımlar mısınız?

Mersin’de 25 tane kırmızı mercimek, 6 tane bulgur, 1 tane makarna fabrikası var. Çok sayıda bakliyat eleme tesisleri Mersin’de bulunuyor. Türkiye genelinde Bakliyat Sektörünün ticari boyutu (üretim, depolama, paketleme ithalat- ihracat bazında emtia akışı) %90 oranında Mersin’de dönüyor. Çiftçi ile Bakliyat işleyen ve ürüne dönüştüren fabrikalar arasındaki alım-satım işlerini üstlenecek aracılara piyasada ihtiyaç var. İşte o işi komisyoncular yapıyor.  “Çiftçi- Esnaf ile Fabrikaları buluşturuyoruz!”

Süreç kabaca şöyle işliyor: Mersin’de yaklaşık 45- 50 kadar komisyoncu var. Bu komisyoncular, bölgelerin nabzını tutuyor. Bakliyat üretilen bölgelerde fizibilite yaparak iklim koşulları, devlet politikaları, dış ülkelerin etkileri ile değişken ilerleyen yıllık rekolte durumunu gözlemliyor.

Çiftçilerin finansal beklentilerinden mahsulün kalitesine kadar öngörebilen komisyoncular hangi fabrikaların ne kalitede ürün talep edeceklerini de biliyor. TAT, ARBEL, BAŞHAN, MEMİŞLER, GÖZE vb. markalar bizden mal temin ediyor. Analiz ederek uygun buldukları mahsulü ürüne dönüştürerek paketleyip hem yurt içinde piyasaya sürüyor hem de yurt dışına ihracatını yapıyor. Arada bizlerde komisyonumuzu alıyoruz.

 

Mersin’den Dünyanın hangi bölgelerine ihraç ürünü gönderiliyor?

ABD, Hindistan, Arjantin, Meksika, Ortadoğu… Dünyanın hemen hemen her bölgesine Mersin Limanı kanalıyla ihracat yapılıyor. Ancak, ihraç yapılan bazı ülkelerde yaşanan siyasi olaylar ve savaş durumu işi olumsuz etkiliyor. Bugünlerde Orta Doğuda yaşanan kriz yüzünden oraya satışlarımızda ciddi oranda düşüşler oldu. Bu da komisyonculuğu doğrudan ve maalesef olumsuz anlamda etkiliyor.

 

Mersin’e ağırlıklı olarak hangi bölgeden hangi ürün geliyor? Eskiden bize yeten ancak şimdi ihraç ettiğimiz ürünler nelerdir?

Mersin’e komisyoncular aracılığı ile ülkenin çeşitli bölgelerinden bakliyat ürünleri geliyor: “İç Anadolu, Doğu ve Güney Doğu Anadolu. Ege, Karadeniz ve Marmara Bölgesinden ise herhangi bir bakliyat gelişi yok.

Karaman, Konya, Ankara, Aksaray, Çorum, Yozgat buğday; Çuha’dan fasulye; Çorum, Yozgat, Tokat’tan Nohut; Niğde Derinkuyu ve Nevşehir’den Fasulye; Doğu Anadolu, G. Doğu Anadolu’dan (Batman, Urfa, Gazi Antep vb.) kırmızı mercimek getiriliyor.

Üretimi düşmüş ürünler var. O noktada da ithal mallar devreye giriyor. Bu ürünlerin başında; fasulye, nohut, yeşil mercimek geliyor. Barbunya ülkemizde neredeyse üretilmiyor; nohut ise çok kıymetlendi.

Tarım politikaları yüzünden piyasada daralma oldu. Şöyle ki; verilen destekler yerinde. Çiftçiye mazot ve gübre için Hükümet maddi yardımda bulunuyor. Ancak, hibeyi alan her çiftçi tarlasını ekmeyebiliyor. Bu nokta devletin süreci kontrol altında tutması ve takip etmesi gerek. Bu iyi oranda rekolte için gerekli.

Eskiden yeşil mercimeği biz Kanada’ya ihraç ediyorduk. Şimdi Kanada’dan biz ithal etmeye başladık. Son on yıl içerisinde böyle olumsuz bir durum gelişti. Şimdi yerli malımız 5000- 6000 ton çıkıyor bu oran eskiden 200.000 Tonu buluyordu.

Hükümet, geliştirdiği uydu sistemi (SODES) ile çiftçinin işini kolaylaştıracağını tarlalardaki takibi sağlayacağını ve ürün kalite durumunu kontrol altında tutacağını vadediyor. Ayrıca; tarım alanlarına 5000 civarında uzman göndererek durumu kontrol altında tutacağını söylüyor. Gerçekleşirse iyi gelişmeler olacağını düşünüyorum. Devletin desteğini bekliyoruz.

 

Üretim düşüklüğünün tek nedeni sizce devletin çiftçiyi kontrol noktasında yetersiz kalması mı? Yoksa başka nedenler var mı?

Olaya çok yönlü bakmak gerekiyor; tarım politikalarından, iklim koşullarına, beslenme alışkanlıklarına kadar komplike bir durum aslında. Devlet teşvikler veriyor ancak tarlada takibini yapmıyor. Evet, destek alarak ekim yapmayan çiftçiler var. Ancak bunun dışında; ürün ihracatı yaptığımız doğudan komşumuz olan ülkelerdeki siyasi belirsizlik ve savaştan dolayı satış düştü. Vaktinde ürün gönderdiğimiz Avrupa ülkeleri kendi buğdaylarını mercimeklerini standartlarına uygun ölçülerde üretmeye başladı. Örn: İtalya’ya buğday gönderen biz; onların buğdayını ithal etmeye başladık. Yurtdışında etkili tarım politikaları sürdürülüyor. Mesela,  “Toprak denetimlere tabi tutularak hangi yıl hangi ürünü ekmesi gerektiği konusunda devlet eliyle çiftçiye yön veriliyor. Böylece ülke iç piyasasını dengeliyor, fazlasını ihraç ediyor.” Bu gibi uygulamalarla bakliyatta bundan 15 yıl önce bize bağımlı olan Avrupalı kendilerine yetmeye başladı.

Ayrıca; Ben 30’lu yaşlarımı sürüyorum.  Bizim çocukluğumuzda sofraya kuru fasulye, mercimek inerdi. Afiyetle yerdik. Şimdi ben oğluma fasulye, nohut yediremiyorum. Fast food’a kaydı yeni nesil. Yeme kültürümüzü çocuklarımıza aktaramadık.  Anneler emek isteyen tencere yemeğindense köfteyi daha pratik buluyor. Yemekte pratikleştik ancak değerlerimizi yitirdik. Bu da; Bakliyata talebi azaltıp rekolteyi düşüren sosyolojik bir unsur. “Yemek kültürümüz değişti. Bakliyat tüketimimiz azaldı.”

 

 

MERSİN’İN EN ESKİ KOMİSYONCULARINDAN “CELAL KESKİN”

Sizi tanıyabilir miyiz?

Dostlar Tarım Ürünleri’nin sahibiyim. 30 yıldır kuru bakliyat işinin içindeyim. Komisyonculuk yaptım;  Anadolu’dan natürel ürün alarak elemek suretiyle iç piyasada satışa sundum. Nohut, mercimek, kuru fasulye ve fi öncelikli ticaretini yaptığım ürünlerdi. 25- 50 kiloluk paketler halinde memlekette satışa sürdük ve ihraç ettik.

 

Bakliyat Sektöründe 30 yıl içerisinde farklı işler üzerine çalıştınız. Peki, komisyonculuk işini tanımlar mısınız?

İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu’daki çiftçiden malı alıp ikinci üçüncü şahıslara satıyoruz ya da depolarımızda muhafaza ederek kendi adımız altında paketleyerek piyasaya sürüyoruz.

 

Yıllık ortalama kaç ton iç piyasada dağıtılıyor?

Her yıl aynı oranlarda dağıtım yapılmıyor; yani onun bir ölçüsü yok. Dünya ve Türkiye’deki hava durumu rekolteyi etkiliyor. Dolayısıyla temin ettiğimiz ürün tonajı da değişiyor. Mesela bu yıl; İç Anadolu’daki beklenmedik yağışlar yüzünden %20 ila %60 oranında farklı ürünlerde kayıplar oldu.

 

Bu tür hasarlardan ürün fiyatı nasıl etkileniyor? Bu durum komisyoncunun işini nasıl etkiliyor?

Fabrikalar ürün temin ettiklerinde mahsulün kalitesini analiz ediyor. Bu analizlerle hasar limitleri belirlenerek ürüne alış fiyatı belirleniyor. Yani hasar kadar fiyattan düşüyoruz. Komisyoncu ne kadar kaliteli ve yüksek tonajda ürün satarsa o kadar kazanç elde eder. Dolayısıyla komisyoncunun işi böyle durumlarda çiftçi gibi olumsuz etkileniyor.

 

Günümüzde komisyonculuğun durumu nedir?

Bundan sadece 20 yıl geri gittiğimizde Türkiye’de gördüğümüz manzara ile bugün arasında fark var. Komisyoncu olarak tarlaları geziyor, çiftçinin durumuna bakıyoruz. Ayrıca Devlet araştırmaları var: Türk İstatistik Kurumu (TÜİK). Hepsi takibimizde. Maalesef “Üretimde yarının altına düşmüş durumdayız!”

Nohut ortalama 400 Bin Tondan 10 Bin Tona düşmüş durumda; Yeşil Mercimek ortalama 300 Bin Tondan ortalama 20 Bin Tona; Fasulye 100 Bin Tondan 20 Bin Tona; Fi 60 Bin Tondan ortalama 5 Bin Tona düşmüş durumda. Piyasa daralıyor.

Çiftçi ekmiyor. Peki, neden ekmiyor? Çünkü girdiler çok pahalı. Ürün para etmiyor. Şimdi bakliyat ekimi çok geriledi ve çiftçi yan ürünlere kayıyor. Yağlık ay çekirdeği, buğday- arpa, ispir ekiyor.

Biz de ürünler istikrarlı ekilmiyor ve dolayısıyla istikrarlı fiyat da yok bizde. Alıcımız dışarı yöneliyor. Avrupalı üretimde planlı ve istikrarı yakalamış. Bizim piyasamız daraldıkça Avrupalının genişliyor.

Daha önceleri kendine yeten bir ülkeyken şimdi dışarıdan ürün bile satın almaya başladık. Devlet acil önlemler almalı.

 

Bu gelecekte komisyonculuk işi yapılmayacak mı anlamına geliyor?

Pazar daraldı. Dünyanın hali ortada. Orta Doğu ülkeleri birincil derecede müşterimiz iken şimdi tamamen durmuş durumda. Avrupa bizden, az bir ürün çekiyor. Çünkü son on yıldaki tarım politikaları ile bakliyatta kendilerine yeter duruma geldiler. Üreticisinden imalatçısına, aracısına kadar bakliyat piyasamız cendereye girdi.

Tarım Bakanlığı duruma el atıp düzgün politikalar sürdürmeli. Avrupa’ya Amerika’ya mercimek, fasulye ihraç eden biz, alır hale geldik. Çiftçi çaresiz, mazot, ilaç, işçilik pahalı. Bizi temsil edenler bu süreci düzene koysun. Elimizde birkaç ihraç ürünü kaldı.

 

Devlet desteği yetersiz mi?

Destekleme kiloda 20 kuruş. Maalesef hiçbir şey yolunda gitmiyor. Devlet tarafından projeler geliştirmek önlemler almak gerekli. Zamanla her şeyin daha iyi olacağını düşünüyorum.

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir