TUKSİAD Derneği Yönetim Kurulu Başkanı “Muammer Çaputçu”

 

1V9A5036

Sayın Muammer Çaputçu, Tüm Kuruyemiş Sanayicileri ve İşadamları (TÜKSİAD) Derneği’nin Yönetim Kurulu Başkanısınız.  Sizi tanıyalım ve Derneğinizin hizmet alanı, amaçları nelerdir, anlatır mısınız?

1959 yılında Denizli’de doğdum. 1978 yılında Bornova Anadolu Lisesi ve 1983 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldum. İş hayatıma aile şirketimizde çalışmaya başlayarak atıldım, 32 yıldır kuruyemiş sektörünün içindeyim. 2010 yılında aile şirketimizden ayrıldıktan sonra Berkiz Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti.’ni kurdum.

2008 yılında kurulan Tüm Kuruyemiş ve Sanayicileri Derneği’nin kurucu üyelerinden biriyim, ilk 4 yıl, Yönetim Kurulu’nda Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olarak görev yaptım, TÜKSİAD 2012 Yılı Genel Kurulu’ndan bu yana da Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütmekteyim.

Derneğimiz 2008 yılında uzun yıllar bir çatı altında toplanamamış kuruyemiş sanayicilerinin ortak sesi olmak, sektörümüzün rekabet gücünü artırmak amacıyla kurulmuştur.

Üyelerimiz Türkiye’nin dört bir yanında yer almakta ve belli bir üretim kapasitesinin üstünde işletmeler olup, belirli bir kuruyemiş ve kuru meyve ürününe özelleşmiş üyelerimiz olduğu gibi, tüm kuruyemiş ve kuru meyvelerle iştigal eden üyelerimiz de bulunmaktadır.

TÜKSİAD kuruluşundan bu yana faaliyetlerinin çeşit ve içeriğini sürekli olarak geliştirmiş, sektörümüzün önemli problemlerini çözmek amacıyla projeler yapmış, yine bu problemlerin çözümü için Bakanlıklar nezdinde en üst düzeyde görüşmeler gerçekleştirmiştir.

Derneğimizin kurumsal yapısının gelişimine paralel olarak, yıllar içinde üye sayımızı da sürekli olarak artırdık, TÜKSİAD üyeliğini nitelikli hâle getirdik ve hâlihazırda 191 üye sayısına ulaştık.

TÜKSİAD’ın faaliyetlerinden ve yaklaşımından biraz bahsedecek olursam, öncelikle Derneğimizin çalışma biçimini belirleyen en önemli unsurun ‘stratejik yaklaşım’ olduğunu söyleyebilirim. Sektörümüzün sorunlarını ortaya koyup çözüm önerileri ararken, küresel ve ulusal veriler karşılaştırmalı olarak analiz edilir ve katılımcı bir yaklaşımla üyelerimizin görüşleri alınır.

Ortaya konan sorunlar Derneğimizin kendi imkânları ya da mevcut devlet destekleriyle yine Derneğimiz bünyesinde uygulanabilecek bir proje ile çözülebilecek düzeyde ise öncelikle bu şekilde çözülmeye çalışılır. Bu doğrultuda, hâlihazırda yürütmekte olduğumuz 2 projemiz bulunmaktadır.

Bu projelerden ilki, ülkemizin en önemli araştırma kuruluşlarından biri olan TÜBİTAK-MAM Gıda Enstitüsü ile işbirliği hâlinde yürüttüğümüz raf ömrünün artırılması ve kalitenin iyileştirilmesine yönelik projedir.

Yer fıstığı ile başlattığımız ve ay çekirdeği ile devam ettirdiğimiz projemiz kapsamında, bu ürünlerin farklı kurutma, depolama, kavurma ve paketleme koşullarında geçirdikleri bozulmalar tespit edilmiş ve bozulmaların önüne geçerek hem raf ömrünün hem de kalitenin artırılmasını sağlayacak, firmalarımız düzeyinde uygulanabilecek tavsiyeler ortaya konmuştur.

İkinci projemiz ise Ekonomi Bakanlığı desteğiyle yürüttüğümüz ‘Kuruyemiş Sektörüne Yönelik Uluslararası Rekabet Yeteneğinin Geliştirilmesi Projesi’dir. Kısa adıyla UR-GE Projemiz kapsamında kuruyemiş sektörü ihracatının geliştirilmesine yönelik çeşitli eğitim ve danışmanlık programları düzenliyor, mevcut ve hedef pazarlarımızda fuarlara katılıyor, sektörümüzün tanıtımını yapıyor ve ikili iş görüşmeleri düzenliyoruz.

‘Kuruyemiş Sektörüne Yönelik Uluslararası Rekabet Yeteneğinin Geliştirilmesi’ projemiz ile ilgili bizi çok sevindiren bir gelişmeyi de sizlerle paylaşmak isterim. Projemiz hâlihazırda yürütülen 163 proje arasından seçilen 15 başarılı proje arasında yer almıştır. Bu kapsamda projemiz UR-GE Başarı Hikayeleri Kitabı’nda yer alacak, ayrıca Ocak 2016’da gerçekleştirilecek toplantıda projemizi anlatma fırsatı bulacağız.

Maalesef, sektörümüzdeki sorunlar her zaman bizim geliştirdiğimiz projelerle çözülebilecek ölçekte olmuyor. Tabiri caizse kendi gücümüzün yetmediği problemlerimizin çözümü için de sürekli olarak ilgili bakanlıklar nezdinde görüşmeler gerçekleştiriyor, sektörümüzün taleplerini dile getiriyoruz.

TÜKSİAD’ın 2016 hedefleri hakkında bizi bilgilendirir misiniz?

Üyelerimizin kurumsal kapasitelerinin gelişmesi bizim en önem verdiğimiz konulardan biridir. Dolayısıyla 2016 yılında da eğitim ve seminerlere önem vereceğiz. Bu doğrultuda, UR-GE projemiz kapsamında ‘Ticari İstihbarat’ ve ‘Aile Şirketlerinde Kurumsallaşma’ konulu iki eğitim gerçekleştireceğiz.

Öte yandan, yine UR-GE projemiz kapsamında İngiltere’nin başkenti Londra’ya yönelik bir yurtdışı pazarlama faaliyeti gerçekleştireceğiz.

TÜBİTAK-MAM ile işbirliği hâlinde gerçekleştirdiğimiz ve Aralık 2015’te araştırmaları tamamlanacak olan ay çekirdeği projemizin Sonuç Raporu Şubat 2016’da TÜBİTAK tarafından Derneğimize teslim edilecektir. Bundan sonra, Sonuç Raporu’nu yer fıstığı çalışmamızda yaptığımız gibi bir kitap hâline getirerek üyelerimiz, ilgili kurum ve kuruluşlar ile üniversitelerin gıda ve ziraat mühendisliği bölümlerine dağıtımını sağlayacağız. Ayrıca, bir toplantı düzenleyerek projemizin sonuçlarını üyelerimizle paylaşacağız.

2016 yılında, 2015 yılında temelini attığımız bir konunun daha takipçisi olacağız. 2015 yılında geçmiş dönem Ekonomi Bakanımız Sayın Nihat ZEYBEKÇİ’yi ziyaret etmiş, sektörümüz ve Derneğimiz ile ilgili bilgiler vermiş ve sektörümüzün problemlerinin çözümü için bütünleşik bir yaklaşıma ihtiyaç duyduğumuzu belirtmiştik.

Bu görüşme sonucunda Ekonomi Bakanlığı koordinasyonunda ve TÜKSİAD ile sektörümüz ile ilgili diğer kurum ve kuruluşların katılımıyla bir ‘Kuruyemiş Çalışma Grubu’ oluşturulmasına karar verilmişti. 2016 yılında bu çalışma grubunun faaliyete geçmesi en büyük önceliklerimizden biri olacaktır.

Bizim TÜKSİAD olarak yıllardır her fırsatta dile getirdiğimiz, ancak maalesef henüz çözüm bulamadığımız bir sorunumuz bulunmaktadır: Badem, ceviz ve kaju ithalatında uygulanan yüksek gümrük vergisi oranları. Kısaca anlatmam gerekirse, ülkemizde üretilen badem ve cevizin üretim miktarlarına ilişkin yayınlanan resmî istatistikler gerçek durumu yansıtmamakta, bu ürünlerdeki yerli üretimin talebi karşılayacak düzeyde olduğunu göstermektedir.

Bu istatistiklere bağlı olarak yerli üreticiyi koruma motivasyonuyla ithalatta bu ürünlerde %43,2 gibi çok yüksek bir gümrük vergisi uygulanmaktadır. Bu durum bir yandan bu ürünlerin fiyatlarının çok yükselmesine neden olurken, diğer yandan kaçak yollardan ülkemize badem ve ceviz girişi olmasına neden olmaktadır.

Bizim bu konunun çözümü için önerimiz birbiriyle bağlantılı 3 başlıktan oluşmaktadır.

  1. Bitkisel üretim istatistiklerinin gerçek durumu yansıtır, yani sağlıklı hâle getirilmesi,
  2. Badem ve Ceviz Eylem Planları çerçevesinde desteklenen yeni yatırımların verimliliğinin denetlenmesi, yatırımların teknik açıdan güçlendirilmesinin sağlanması,
  3. Badem ve ceviz ithalatında uygulanan gümrük vergisi oranlarının yerli üretim iç tüketimi karşılayacak hâle gelene kadar düşürülmesi.

2016 yılında bu konunun da her zaman olduğu gibi takipçisi olacağız.

Bu yıl Mayıs Ayı’nda Antalya’nın Belek ilçesinde TÜKSİAD 2015 Genel Kurulunuzu düzenlediniz. Yüksek katılım oldu ve faydalı bilgiler paylaşıldı. Bir sonraki Genel Kurulunuz ne zaman?

TÜKSİAD kurulduğu 2008 yılından bu yana her sene Mayıs ayında Genel Kurul organizasyonları gerçekleştirmektedir.

Genel Kurul organizasyonlarımızın 8.’si 29-31 Mayıs 2015 tarihlerinde Antalya’da düzenlenmiştir.

AKY Technology ve Rekolte Dünyası’nın da sponsorları arasında yer aldığı 2015 Yılı TÜKSİAD Genel Kurulu; üyelerimiz, aileleri, sponsor firma temsilcilerimiz ve davetli konuşmacılarımızdan oluşan yaklaşık 300 kişilik rekor katılımla gerçekleşmiştir.

Genel Kurullarımıza her sene artan sayıda üyemiz ve ilgili sektörlerden sponsor firmalar ilgi göstermekte ve bu durum bizi çok mutlu etmektedir.

TÜKSİAD 2016 Yılı Genel Kurulu 12-15 Mayıs 2016 tarihlerinde Afyon’da gerçekleştirilecektir. Hâlihazırda hazırlıkları devam eden organizasyonumuzu üyelerimiz ve sponsorlarımızdan aldığımız geri dönüşler doğrultusunda 3 günlük bir organizasyona dönüştürmeye karar verdik. Bu şekilde hem programımızın içeriğini daha güçlü hâle getirmeyi hem de üyelerimizin hem kendi aralarındaki hem de sponsorlarımızla olan ticari ve sosyal ilişkilerini geliştirmeyi hedefliyoruz.

TÜKSİAD 2016 Yılı Genel Kurulu’nda ayrıca Dernek organları seçimini de gerçekleştireceğiz. Ben 4 senedir yürüttüğüm Yönetim Kurulu Başkanlığı görevimi başka bir arkadaşımıza devredeceğim. Derneğimizi kurarken yönetimde hareketlilik ve heyecanı sağlamak amacıyla bir Yönetim Kurulu Başkanı’nın en fazla 2 dönem, yani 4 sene bu görevi yürütmesi kuralı bulunuyor. Ben bu kuralın çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Kurucu Yönetim Kurulu Başkanımız Hasan Hüseyin KARAPINAR’dan aldığım görevi TÜKSİAD’ı bir adım daha ileriye taşımak amacıyla yürüttüm, benden sonra göreve gelecek arkadaşımın da Derneğimizi çok ileri noktalara taşıyacağından şüphem yok.

Bakliyat, hububat, kuruyemiş eleme, seçme, paketleme makineleri evrim geçiriyor ve bu üretim kapasitesine yansıyor. Teknolojiye sektörel bazda yaklaşımınızı öğrenebilir miyim?

Meslek hayatına adım attığımdan beri kuruyemiş sektörünü ilgilendiren teknolojik gelişmeler, yeni ve üretim verimliliğini, kaliteyi artıran makineler her zaman ilgimi çekmiştir. Teknolojik gelişmelerin her sektörü olduğu gibi kuruyemiş sektörünü de çok farklı noktalara getirdiğini, çok geliştirdiğini düşünüyorum.

Eleme, seçme, kavurma ve paketleme makinelerinin geçirdiği evrime paralel olarak ürünlerimizin kaliteleri de giderek gelişmektedir.

Ben hem kişisel olarak yaptığım seyahatlerde hem de TÜKSİAD Yönetim Kurulu olarak ürünlerimizin yoğun olarak yetiştirildiği bölgelere yönelik gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerde üyelerimizin işletmelerini de ziyaret etmeye büyük önem veriyorum.  Bu ziyaretlerde görüyoruz ki, kuruyemiş sanayicisi, teknolojik gelişmelere, makine sektöründeki gelişmelere bağlı olarak artık çok farklı bir noktada. İşletmelerimizin son derece, modern, uluslararası standartlarda üretim yapar duruma gelmesi bizleri çok mutlu ediyor.

Ülkemizde nohut ne zaman ekilir? Hangi bölgelerimiz ve şehirlerimizde nohut üretiminde ilk sıralarda?

Nohut bölgelere göre değişmekle birlikte, Mart Nisan gibi ilkbahar aylarında ekilir ve 90 – 120 gün sonra yani yaz aylarında hasadı yapılır.

Ülkemizde nohut en fazla Akdeniz Bölgesi’nin iç kesimleri ile, Orta ve Batı Anadolu Bölgeleri’nde yetişmektedir. TÜİK verilerine göre ülkemizde 2014 yılı itibariyle yaklaşık 3,9 milyon dekar alanda 450 bin ton nohut üretilmiştir. Nohut üretiminde ilk 3 sırada yer alan illerimiz sırasıyla Mersin, Antalya ve Konya’dır.

Nohut üretimi konusunda Dünya baz alındığında Türkiye ne durumda?

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun verilerine göre Dünya’da nohut en fazla Asya kıtasında üretilmektedir. Nohut üretiminde açık ara liderlik Hindistan’ın elindeyken, ülkemiz üretim miktarı açısından Hindistan’ın ardından gelmektedir.  Bu arada Meksika ve Arjantin’de yoğun nohut üretimi yapan ülkeler arasındadır.

Ancak, burada yalnızca leblebilik nohut üretiminden bahsetmediğimizi not düşmekte fayda var.

Dünyada kaç farklı tür nohut bitkisi vardır? Türkiye’de kaç tür vardır? Leblebilik özel bir nohut türü var mı? Yoksa işlemek yeterli mi?

Araştırmalarımıza göre Dünya’da 90 farklı nohut türü bulunuyor. Bu kadar çeşit içinde leblebi üretimine uygun nohut cinsleri ise kısıtlı. Öte yandan sarı ve beyaz leblebi üretimine uygun nohut türleri bile kendi içinde farklılık gösteriyor. Aslında leblebi üretimine uygun nohut cinsi, yıllar itibariyle azalmakta. Dolayısıyla özellikle beyaz leblebi üretimi için yeni bir nohut tohum ıslahı çalışmasına acil ihtiyaç bulunmaktadır. Bu konuda derneğimizin bazı çalışmaları olacaktır. Ancak takdir edersiniz ki, tohum çalışması hem maliyetli, hem de uzun yıllar alacak çalışmalar.

Ülkemizde her ne kadar Çorum ilimiz leblebi üretimi ile tanınsa da, leblebi üretimi büyük ölçüde Denizli’nin Tavas ve Serinhisar ilçelerinde ve Kütahya Tavşanlı’da gerçekleştiriliyor.

Nohut ne gibi işlemlerden geçirilerek, leblebi olarak paketlerdeki yerini alıyor?

Nohut tarladan hasat edildiğinde, diğer tarım ürünlerinde olduğu gibi, içinde her türlü yabancı maddeyi barındırabiliyor. Öncelikle toprak, kabuk ve çöp gibi yabancı maddeler, eleme makinelerinde ön elemeden geçiriliyor ve bu arada çaplarına göre kalibre ediliyor. Daha sonra taş ayırıcı makinesinde geçiriliyor ve taştan arındırılıyor. Taş, ihracata giden ürünlerde çok ciddi bir problemdir, bu yüzden bu aşamada azami dikkat gösterilmelidir. Daha sonra hafif tane eleme makinesine verilir ve nohut özelliğini nispeten yitirmiş hafif taneler ve son kalan kırıklar bu makinede temizlenir. Son 5 yıla kadar, nohuttaki farklı renkleri ayırmak ciddi bir problemdi ve gerektiğinde elle seçme yapılıyordu. Ancak şimdi ülkemizde de imalatı yapılan renk ayırıcılar vasıtasıyla farklı renkteki nohutlar da rahatlıkla ayrılabiliyor. Teknolojik yeniliğin kaliteyi artırmaya olan katkısı burada açıkça görülüyor. Artık elimizde sarı veya beyaz leblebi yapmaya uygun, mm’lerine göre kalibre edilmiş, yabancı maddelerden arındırılmış nohut var.

Beyaz leblebi üretmek için nohutlar, içinde halk tabiriyle yemek sodasının ve tuzun bulunduğu kaplarda haşlanır ve haşlamadan sonra dinlendirilir. Daha sonra içinde tuz bulunan ve 200 derece sıcaklıktaki döner fırınlarda kavrulur. Beyaz leblebide yumuşaklık büyük bir sorundur, sert olmayan üretimi yapmak için uygun cins nohut kullanılmalıdır.

Sarı leblebi üretimi ise beyaz leblebi gibi kısa bir zamanda olmuyor, sarı leblebi üretimi için 45-60 gün arası bir süre gerekmektedir. Temizlenmiş ve sınıflandırılmış nohutlar önce ısıtılır ve 15 ile 25 gün arası dinlendirilir, bu işlem 2 defa yapılır. Dinlendirme süresi ne kadar uzun olursa, elde edilecek kalite de o oranda artar. En az 45 gün dinlenen nohutlar, önce çok az su püskürtülerek nemlendirilir ve yine 1 gün dinlendirilir. Ertesi gün, sarı leblebi üretimi için özel olarak yapılan tavalarda sürtülmek suretiyle kabukları çıkarılır ve leblebi üretimi gerçekleşmiş olur. Daha sonra sarı leblebilerde kendi içlerinde kalibre edilerek satıma hazır hale getirilir. Gerektiğinde de leblebiye çeşitli katkı maddeleri ile kaplama yapılarak farklı lezzetlerde ürünler elde edilmektedir.

2015 yılında devlet bakliyat ürünlerini çiftçiye verdiği hibeler ile destekledi. Böyle bakınca sizce 2015 yılında rekolte diğer yıllara oranla artacak mı? Tahmini toplam üretim tonajı sizce ne olur?

Ülkemizde 2009 yılından bu yana yürürlükte olan ‘Tarım Havzaları Destekleme Modeli’ne göre iklim, topografya ve toprak yapısı verileri dikkate alınarak benzer ürün desenine ve ekolojik yapıya sahip, ülkemizin idari yapılanmasına uygun ve yönetilebilir büyüklükte 30 temel havza ile bu havzalarda desteklenecek olan ürünler belirlenmiştir. Bu model kapsamında desteklenen bakliyat türleri nohut, kuru fasulye ve mercimektir.

Maalesef, sektörümüze konu olan ürünler arasında yalnızca nohut bu model kapsamında desteklenmektedir. Gelecek yıllar için temennim, diğer ürünlerimizin de yetiştirilmeye uygun oldukları havzalarda ekimlerinin desteklenmesidir.

Ben bu desteklerin her şeyden önce tarımsal üretimin kayıt altına alınması açısından son derece önemli olduğunu düşünüyorum.

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir