Sürü Bağışıklığı ve Karantina Stratejisi

İNGİLTERE’NİN KORONA VİRÜS STRATEJİSİ

YAYILMASINA İZİN VEREREK TOPLUMA SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI KAZANDIRMAK

Sürü Bağışıklığındaki temel prensip, hastalığın yayılmasına izin vererek toplumun büyük çoğunluğunun bağışıklık kazanılması sağlamaktı. İngiltere bir süre bu stratejiyi uyguladı. Peki, sürü bağışıklığı nedir ve insanlığın Covid- 19 virüsü ile savaşında bu stratejinin artıları nelerdir?

İngiltere’nin hastalığa ilk yaklaşımı, virüsün yayılmasına sert önlemlerle müdahale etmeyerek  “sürü bağışıklığını kazandırmak” üzerine oldu. Sürü bağışıklığı ile risk grubu düşük olanların virüse yakalanması ve böylelikle virüse karşı toplumsal bağışıklığın artması amaçlanıyordu.

Yaşlı ve hastaların izole edildiği bir ortamda özgürlükleri kısıtlanmadan hareket edecek olan düşük risk grubundaki kişilerin en az yüzde 60’ına virüs bulaşması toplumsal bağışıklık için yeterli kabul ediliyor. Ancak bu, ülkede 35 milyondan fazla kişinin virüse yakalanması ve iyileşmesi gerektiği anlamına geliyordu.

Sürü bağışıklığı olarak yorumlanan bu yaklaşım birçok kişi ve kurumun eleştirisine uğrasa da hükümet 17 Mart tarihine kadar bu stratejiden geri adım atmadı.

İngiltere’de Sürü Bağışıklığı Stratejisiyle,Covid- 19 ile mücadele edinilen ilk dönemde, tamamen kişisel sorumluluk, gönüllülük ve duyarlı vatandaşlık çerçevesinde uygulanan bu tedbirlerin haricinde eğitim, sosyal ve çalışma hayatına yönelik herhangi bir kısıtlama getirilmemişti.

Ancak vaka ve ölüm oranlarındaki artışa paralel olarak, bu stratejinin bir sonraki adımını attı: Buna göre kitlesel etkinliklerin durduruldu. Bir diğer tedbir maddesine göre ise, yüksek risk grubunda bulunan yaşlı ve hastaların tecrit edildi. Bu kişilerin alışveriş ve diğer ihtiyaçlarını karşılamak üzere hizmetin evlerine götürülmesi söz konusu oldu.

Ardından İngiliz Hükümeti strateji değiştirerek “müdahalesizlik” yaklaşımından vazgeçerek sosyal temasın önüne geçmek için hergün sıkılaşan tedbirler almaya başladı.

İngiliz hükümetinin yeni stratejisi : Evde kal

Evden çıkmak, yaşı ileri olan ya da bazı sağlık sorunları bulunan kişiler haricindekiler için yasak değil, ancak bunun için gerekçeler sınırlı. Sağlık ocağı, hastane ya da eczaneye gitmek, günde yalnızca bir kere egzersiz yapmak, temel gereksinimleri karşılamak için alışverişe çıkmak ve evden çalışma imkanının olmadığı toplumsal açıdan kilit görevlerde çalışanların işe gitmesi için evden çıkmaya izin veriliyor.

Ardından alınan kararla bu kurallara uymayanların ilk seferde 60, ikinci seferde 120 Sterlin para cezasına çarptırılması, ödememeleri halinde ise çıkarıldıkları mahkeme tarafından yeni bir ceza kararı alınması öngörüldü. Kurallara uymamakta ısrar edenler için polise tutuklama yetkisi verildi. Ayrıca emniyet ve sağlık çalışanlarının yüzüne karşı öksürenler hakkında iki yıla kadar hapis cezası getirildi.

Hükümet “Zalimce tedbirlere henüz sıra gelmedi” demişti

Koronavirüse karşı kanıtlara dayalı bilimsel bir yaklaşım benimsediklerini söyleyen Başbakan Boris Johnson 12 Mart tarihinde salgınla mücadele için iki yöntemde ısrarcı oldu: El yıkamaya özen gösterilmesi ve öksürük ya da yüksek ateş durumunda evde kalınması.

Okulların kapatılmaması ve huzurevlerine ziyaretlerin durdurulmamasını eleştirenlere yanıt hükümetin bilim danışmanı Sir Patrick Vallance’dan geldi. Koronavirüs bulaşan birçok kişinin Covid-19’u hafif belirtilerle atlattığına dikkat çeken Vallance bu tür “zalim” tedbirlere henüz sıra gelmediğini belirtti. Vallance, birçok kişinin hastalanıp iyileşerek virüse karşı bağışıklık kazanacağının ve bu kişilerin süreçteki koruma mekanizmalarından biri haline geleceğinin de altını çizmişti.

Sürü bağışıklığı olarak yorumlanan bu yaklaşım birçok kişi ve kurumun eleştirisine uğrasa da hükümet 17 Mart tarihine kadar bu stratejiden geri adım atmadı.

Yeni bilimsel çalışma: Sürü bağışıklığı ile salgını hafifletme stratejisinden vazgeçilmeli

İngiltere’de hükümetin şaşırtıcı bir hızla sıkı tedbirlere yönelmesinin altında yeni bir bilimsel çalışma yatıyor. Imperial College London’dan Prof. Neil Ferguson başkanlığındaki ekibin yaptığı bu yeni örneklemeye göre hükümetin salgınla mücadele politikasını değiştirmesi önerildi.

Çalışmada o güne kadar yürütülen hafifletme stratejisine devam edilmesi halinde salgının üç ay gibi kısa bir sürede atlatılabileceğine ancak can kaybının 250 bini bulabileceğine dikkat çekildi. Baskılama stratejisine geçilmesi halinde ise en az beş ay süreyle ve hatta bir aşı ya da tedavi bulunana kadar tedbirlerin uygulanmaya devam etmesi gerektiği anlaşılıyor.

Modelde vaka sayısının azaldığı durumlarda kısıtlayıcı tedbirlerin gevşetilmesi, arttığı durumlarda ise sıkılaştırılması önerildi. Böylece sağlık sistemine binecek yükün zamana yayılması ile can kaybının 20 bin civarında kalması hedefleniyor.

Antikor testleriyle kimlerin koronavirüse karşı bağışıklık kazandığı tespit edilecek

Hükümet 17 Mart’tan bu yana adım adım yeni baskılama stratejisini uygulamaya başladı. Yeni stratejiye göre kimin hastalığı geçirerek bağışıklık kazandığının anlaşılması da önem kazandı. Yalnızca iki hafta önce hastanede yatan hastalar dışında teste gerek olmadığını ileri süren hükümet, hamilelik testi kadar kolay bir antikor testinin yakın zamanda piyasaya sürüleceğini duyurdu.

ÇİN’İN KORONA VİRÜS STRATEJİSİ

TOPLUMSAL HAYATTA SINIRLAMALAR VE KARANTİNA SÜRECİ

Çin’de Covid- 19 Salgınına karşı, yayılma hızını azaltmak için sınırlandırma ve karantinaya alma stratejisi izlenmiştir. Birincil amaç, virüsün yayılma hızını alınan kamusal önlemler ile yavaşlatmaktır. Dünyada Mayıs Ayı itibariyle ortalama 130 ülkede görülen Covid- 19 Salgını ile ülkelerin büyük bir çoğunluğu bu strateji ile baş etmeye çalıştı.

Yeni corona virüs olarak bilinen ve Dünya Sağlık Örgütü’nün “pandemi” ilan ettiği Covid-19 virüsüne karşı dünya genelinde farklı seviyelerde önlemler uygulansa da, bu konuda virüsün ortaya çıkıp hızla yayıldığı ilk evreden itibaren salgınla mücadele eden Asya ülkeleri öne çıkıyor. Özellikle Güney Kore, Singapur, Tayvan ve Hong Kong’un, salgının merkezi Çin’e olan coğrafi yakınlıklarına rağmen, haftalardır süren çabalarıyla corona virüsün yayılmasını yavaşlatmakta belli bir başarıya ulaştıkları kabul ediliyor.

Pandemi: dünyada eşzamanlı olarak çok yaygın bir şekilde çok fazla sayıda insanı tehdit eden bulaşıcı hastalıklara verilen isim.

Çin ve Karantina Süreci:

Korona virüs, Çin’in 11 milyon nüfuslu kenti Vuhan’daki Huanan deniz ürünleri pazarından kaynaklandığı tahmin ediliyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) açıkladığı hastalık bulgularına göre; virüsün görülen ilk belirtisi yüksek ateş, daha sonra kuru öksürük ve yaklaşık bir hafta sonra da nefes darlığına yol açıyor. Bu durumda bazı hastaların hastanede tedavi altına alınması gerekiyor. Diğer yaygın bulgular arasında hapşırma, baş ağrısı, böbrek yetmezliği bulunuyor.

WHO’ya göre yeni virüsün “kuluçka dönemi”, yani enfeksiyonun kapıldığı andan belirtilerin görüldüğü zamana kadar olan dönem yaklaşık 14 gün.

Ama bazı araştırmacılar bu sürenin 24 güne kadar çıkabileceğini söylüyor. Çinli bilim insanları, bazı kişilerin belirtiler görülmeden de enfeksiyonu yaydıkları uyarısında bulunuyor. Aşının geliştirilmesi ise en az bir yılı bulabilir. Eldeki tek seçenek, virüse yakalanmış kişileri tespit edip karantinaya almak.

Hastalarla temas halinde olan kişilerin izlenmesi ve sağlık durumlarının kontrol altında tutulması da uygulanan yöntemler arasında. Salgını önlemek için seyahat sınırlamaları seçeneği de yürürlüğe konmuş durumda.

Çinli yetkililer yeni virüsün genetik kodunu hızla açığa çıkardı. Bu bilgi, virüsün nereden geldiğini, yayıldıkça ne gibi değişimlere uğradığını ve insanların korunması için ne gibi adımlar atması gerektiğini anlamaya yardımcı oldu.

DİĞER ÖRNEKLER:

The Guardian gazetesinin haberinden derleyerek söz konusu dört ülkenin, corona virüsün yayılmasını yavaşlatmak üzere hayata geçirdiği stratejilere yakından baktık.

Hong Kong

İlk corona virüs vakasının 23 Ocak’ta tespit edildiği 7.4 milyonluk Hong Kong, Çin’e olan yakınlığı nedeniyle seyahat kısıtlaması ve okulların kapatılması gibi önlemleri hızla devreye sokan ülkelerden oldu. Bunda, 2003 yılında 299 kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan SARS salgınından alınan dersin de payı var kuşkusuz. Maskesiz sokağa çıkılmayan, toplu taşımanın kullanılmadığı, düzenli olarak el yıkama anonslarının yapıldığı ülkede, hükümet de her bir vakanın bulunduğu bölgeyi online olarak görüntülemeyi mümkün kılan bir web sitesini hizmete açtı. Bununla birlikte hükümete yöneltilen en büyük eleştiri, Çin sınırını tamamen kapatmamayı tercih etmesi nedeniyle oldu. 8 Şubat’tan bu yana ülkede geçerli kural, Çin’den gelen tüm yolcuların 14 gün boyunca evden çıkmaması oldu. Bu kural daha sonra, başta Güney Kore ve İtalya olmak üzere corona virüsün yayıldığı diğer ülkelerden gelenleri de kapsayacak şekilde genişletildi.

Singapur

Şubat ayı ortalarında 58 vakayla corona virüsün Çin dışında en fazla görüldüğü ülke olan Singapur, hastalığın yayılımını sınırlı tutabilen ülkelerden oldu. Bugüne dek test sonucu pozitif çıkan 160’ı aşkın kişinin 78’i de iyileşmeyi başardı. Temel olarak kişilerin birbirinden izole edilmesine dayanan bir strateji benimseyen Singapur’da, kurallara uymamanın cezası 10 bin dolar ya da 6 ay hapis cezası olarak belirlendi. Bunu tespit etmek içinse kişilerin gün içinde birkaç defa telefonla arandıkları bir sistem oluşturuldu. Görüşme sırasında kişinin, cep telefonu üzerinden bulunduğu lokasyonu paylaşmasını sağlayan bir linke tıklaması ve böylece evde olduğunu ispatlaması istendi. Buna ek olarak, serbest çalışanlara evde kalmaları için günlük 100 dolar teşvik sunulurken evde yalnız kalamayacak olanlara da kamu tesislerinin kapıları açıldı.

Tayvan

Tayvan corona virüse karşı en iyi önlemleri almakla övülen ülkelerden biri. Ülkede SARS salgını sonrası kurulan Ulusal Sağlık Kumanda Merkezi ile güçlerini birleştiren yetkililer, Çin’de tanımlanamayan bir virüsün ortaya çıktığı bilgisi üzerine 31 Aralık gibi erken bir tarihte harekete geçti. Vuhan’dan tüm gelişler detaylı bir incelemeden geçerken seyahat uyarıları devreye sokuldu. Bu süreçte, halkın ihtiyaç duyacağı ve bir süre sonra ücretsiz olarak dağıtımı yapılan temel malzemelerin ihracatı yasaklanırken tıbbi malzemeleri stoklamak veya karantina kurallarına uymamak cezai yaptırıma bağlandı. Ülkede ilk vakanın tespit edildiği 21 Ocak’tan 25 Şubat’a dek ilk ve orta dereceli okullar kapatıldı. Bugüne dek 15 bin kişinin testten geçirildiği ülkede 48 kişide tespit edilen corona virüs yalnızca bir kişinin ölümüne neden oldu.

Güney Kore

Güney Kore, Çin’den sonra en fazla corona virüs vakasının görüldüğü Asya ülkesi olmakla birlikte salı günü, son iki haftanın en düşük yayılma oranını yakaladı. Bir başka deyişle, 28 Şubat’ta 916 kişiyle zirve yapan corona virüsün günlük yayılma hızı, 242 kişiye kadar düştü. Ülkede ağırlık verilen strateji ise olabildiğince geniş bir kitleyi ücretsiz olarak testten geçirerek hastalığın en çok hangi bölgelerde yoğunluk gösterdiğini saptamak oldu. Günde 15 bin kişinin testten geçirildiği ülkede, 50 mobil test merkezi oluşturuldu ve test sonucu pozitif çıkan kişilerin bulundukları bölgeler de diğer kişilere cep telefonlarına gönderilen mesaj yoluyla bildirildi. Hastalığın yaygın olarak tespit edilmesi nedeniyle “özel bakım bölgesi” ilan edilen alanlarda ise ekstra tıbbi malzeme ve sağlık çalışanının yanı sıra sokakları dezenfekte etmek üzere özel birlikler görevlendirildi. Buna paralel olarak kişilere de sosyal mesafelenme ve hijyen kuralları hatırlatıldı.

Türkiye

Türkiye’de koronavirüsün yayılmasının önlenmesi için bir dizi önlem alındı. 65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı getirildi ve halktan da zorunlu olmadıkça sokağa çıkmamaları istenirken, birçok şirket ve kurum da evden çalışma sistemine geçti.

Türkiye, 20’den fazla ülkeye uçuşları durdururken, Türk Hava Yolları da yalnızca Moskova, Washington, Hong Kong ve Addis Ababa uçuşlarının devam edeceğini açıkladı.

Ayrıca yurtdışından gelenlere de 14 günlük karantina uygulaması yapılıyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir