Göbeklitepe: Tarihin Sıfır Noktası

Göbeklitepe, Şanlıurfa’nın 20 kilometre kuzeydoğusundaki Örencik köyü yakınlarında, yaklaşık 300 metre çapında ve 15 metre yüksekliğinde geniş görüş alanına hâkim bir konumda yer almaktadır.

Göbeklitepe, günümüzden 12.000 yıl öncesine tarihlenen, henüz avcı ve toplayıcı tarzda yaşam süren insanların yarattığı bir inanç merkezidir. İşte bu da Arkeolojideki taş devrinde insanın yapabildiklerine ilişkin görüşleri alt üst etmektedir. İnsan yerleşik hayata henüz geçmeden “İnanç Yeri” inşa etmişti. Göbeklitepe, yıllardır tarih derslerinde öğretilen “göçebe toplulukların tarımı öğrenerek yerleşik hayata geçtiği” tezini de çürütmüştür. Arkeoloji tarihinin en önemli keşiflerinden olan Göbekli Tepe’yi önemli kılan etkenlerden biri, günümüzden 12.000 yıl önce henüz yerleşik hayata geçmemiş avcı, toplayıcı yaşam süren insanların, hiçbir alet ve makine kullanmadan, çakmak taşlarıyla, sadece insan gücüne dayalı olarak Göbeklitepe’yi inşa etmesidir.

Göbeklitepe, yıllardır tarih derslerinde öğretilen “göçebe toplulukların tarımı öğrenerek yerleşik hayata geçtiği” tezini çürütmüştür. Yerleşik hayata geçişin çiftçilik ve hayvancılığın ortaya çıkışıyla birlikte gerçekleştiği düşünülürken, avcı ve toplayıcı toplulukların Göbeklitepe gibi dini merkezlerde bir araya gelmelerinin sonucunda yerleşik hayata geçildiği görülmüştür. Kalabalık toplulukların ibadet merkezine yakın olma arzusu ve çevrede bu toplulukların ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde yeterli kaynak bulunmamasından dolayı insanlar tarıma yönelmişlerdir. Göbeklitepe, Malta’da bulunan tapınaktan yaklaşık 6.500, Stonehenge’den 7000 ve Mısır Piramitlerinden ise 7500 yıl daha eskiye dayanmaktadır. Göbeklitepe’yi diğer anıtsal yapılardan farklı kılan en önemli özellik gönümüzden 12.000 yıl önce inşa edilmesinin yanı sıra, alanda bulunan dikili taşların çok belirgin bir şekilde insanı sembolize etmesidir.

Göbeklitepe ayrıca Neolitik dönem insanın gelişkin sembolik dünyalarını yansıtması, insanın yaratıcı dehasının üst düzeyde temsilcisi olması, alanda bulunan insan ve hayvan heykellerinin ve taş ustalığının günümüz heykel tıraşlarını ve sanatçılarını kıskandıracak düzeyde ustaca yapılmış olması ve en önemlisi de insanların bu ibadet alanını 1000 yıllık bir kullanımdan sonra tekrar dönüş ve koruma duygusunu ön planda tutarak kendi elleriyle kapatmış olmasıdır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir