COŞKUN “VATAN TOHUMUNDA BEREKET VAR”

IMG_7441

La Recolte Du Monde Dergisi’nin 11. Sayısında tohum sektörüne önemli hizmetleri olmuş bir ismi ağırlıyoruz. Uzun yıllar devlet görevlisi olarak tarım sektöründe hizmet veren Recep Coşkun, 2012 yılında TC Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan emekli olduktan sonra, Vatan Tohum Çatısı altında çalışma hayatını sürdürmektedir. Vatan Tohum’un ortaklarından olan Recep Coşkun ile röportajımız başlıyor.

 

Sizi tanıyabilir miyiz?

1968 yılında Antalya’da dünyaya geldim. Ziraat Mühendisiyim. 1986-2012 yılları arasında TC Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı olarak; Ağrı, İzmir, Antalya İl Müdürlükleri’nde çalıştım. 1992 yılından itibaren Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü bünyesinde; TAGEM, DPT ve TUBİTAK projelerinde araştırmacı olarak görev aldım.  Yurt içi ve yurt dışında tohumculuk, bitki ıslahı ve bitki yetiştirme teknikleri ile alakalı pek çok dergi ve kongrede yayınlarım mevcuttur. 2012 yılında TC Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan emekli olduktan sonra, Vatan Tohum ’un ortağı olarak kuruluşun Araştırma Geliştirme, Üretim ve Teknoloji Bölümü’nde çalışmaya başladım.

 

Vatan Tohum’un kuruluş hikayesini bizimle paylaşır mısınız?

Şirketimiz 3 ortaktan oluşmaktadır ve 2002 yılında %100 yerli sermaye ile kurulmuştur. Antalya merkezde mevcut 40.000 metrekare kapalı alanda faaliyet göstermekteyiz.

Vatan Tohumculuk, tohumculuk alanında faaliyet gösteren tüm kamu-özel sektör kuruluşları ile sürekli işbirliği halinde olan bir kuruluştur. 2002 yılında, şimdiki adı ile Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nden, Hızır F1 Hıyar çeşidi ile Kuşak F1 Hibrit Biber çeşidinin ebeveynlerini satın alarak, hibrit tohumculukta ciddi ilk yatırım yapmış bulunmaktayız. Bu iki hibrit çeşitte, tohum üretimi ve çeşit tanıtımı ile ilgili çalışmaları devam ettirmekteyiz.

Şirketimiz, bünyesine katılan Ziraat Mühendisleri ile hibrit sebze çeşitlerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalara hız vermiş ve şirketimizde geliştirilen hatlarla yapılan melezlemelerden olumlu sonuçlar alınmaya başlanmıştır. 2008 yılında Vatan Tohum olarak, araştırıcı kuruluş belgesini almış, çeşitler tescillendikten sonra tohum üretimlerine başlanmıştır.

 

Vatan Tohum bünyesinde verilen hizmetlerden ve tohum çeşitlerinizden söz eder misiniz?

2016 yılı itibariyle Tarım Bakanlığı tarafından tescillenmiş 5 domates, 10 hıyar, 5 biber, 11 kavun, 1 karpuz, 3 fasulye olmak üzere toplam 35 adet çeşidimiz bulunmaktadır. AR- GE faaliyetlerimiz 6 türde gün geçtikçe artarak devam etmekte olduğundan, 2017 sonunda çeşit sayımızı 50’ye çıkartmayı planlamaktayız. Yurt içinde tohumlarımızı bölge bayileri kanalı ile üreticilerimize ulaştırırken; yetiştirme dönemlerinde üreticilerimizin karşılaştıkları sorunlara yardımcı olmak amacıyla teknik elemanlarımız bölgelerde faaliyet göstermektedir. Yurt dışına ise ülke distribütörleri aracılığı ile tohum ihracatı yapmaktayız. Uzak Asya ülkelerine hıyar, Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkelerine hıyar, kavun ve fasulye çeşitlerimizi ihraç ederken; doğu Avrupa ülkelerine kavun ve karpuz çeşitlerimizin satışları gerçekleştirilmektedir.

 

Bir tarım ülkesi olarak, bugün Dünya Bakliyat Sektöründeki yerimiz: net ithalatçı pozisyonunda olduğumuzdur. Bu durumun sizce olumlu ve olumsuz yanlarını bize özetler misiniz?

Bakliyat bizim uzmanlık alanımıza girmemekle birlikte; coğrafyası, üretim şekli ve toplumsal yapısı itibariyle bir tarım ülkesi olan yurdumuzun dışarıdan tarım ürünü ithal ediyor olması hoş değil.  Tahıl üretimi geniş tarım  arazileri üzerinde olur. Artan nüfusumuz tarım alanlarımızın küçülmesine sebep olmuştur. Nüfus artarken üretimin artmaması, ayrıca alanların küçük olması dolayısıyla tarımsal teknoloji kullanımı, sulama gibi birim alandan elde edilen veriminin artışına yönelik pozitif gelişme gösterilmeyişi tahıl açığı oluşmasına sebep olmuştur.

 

Tarımsal faaliyet gösteren üreticilerimizin kazançlarının düşük olması da bunlara eklenince köylerde yaşayan halkımızın şehre göçünü teşvik etmiştir. Dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde tarım destelenerek ayakta tutulan bir faaliyettir.

 

Her ülke kendi toplumsal yapısına uygun üretim biçimi ve buna bağlı destekleme yöntemleri bulmuştur.  Ülkemizde de üretim biçimimize uygun tarımsal destekleme sistemlerinin bulunması, köyden kente göçün engellenmesi, tarımsal alanlarımızın gerek miras gerekse şehirleşme yoluyla küçülmesinin önlenmesi acil alınması gerekli önlemler olarak görünmektedir.

 

 

Yerel tohum ile yerli tohum arasındaki farkı ve hibrit tohum kavramını bize anlatır mısınız? (Bu kavramları karıştıran ya da tam olarak bilmeyenler için açıklayıcı ve gerekli bir soru olduğunu düşünüyorum.)

 

Bu güzel soru için teşekkür ederim. Aslında “yerel tohum” birinci ya da ikinci derece gen sınırları içerisinde bulunduğumuz, bitki türlerinin kendi yaşadığımız bölgelerde bulunan kültür formları için kullanılması gerekli olan bir deyimdir. Buğday, kavun vs. bitkilerde bu durum mevcuttur.

 

Birde değişik zamanlarda gerek göç esnasında ya da muhtelif şekillerde asıl anavatanlarından ya da gen merkezlerinden bulunduğumuz bölgelere getirilerek yetiştirilmiş, zaman içerisinde tohumları alınarak üretimleri yapılmış ve süreç içerisinde yörelerimize adapte olmuş, kültür formları mevcuttur. Bunlarda günümüzde “yerel tohumlar” olarak adlandırılmaktadır.

 

Ama, biyoloji bilimi açısından bu ne kadar doğrudur bilemiyorum.  Bu tip yetiştiricilikte elde edilen ürünler genel olarak yerel pazarlara yönelik yapılan üretimler içindir. Verim düşük, genel olarak ürünü raf ömrü kısa, ürün stabilizesi yok denecek kadar azdır.

 

“Yerli tohum” ise ister standart yani açık tozlanan çeşitlerin tohumları, isterse ıslah çalışması ülkemizde yerli ıslahçılarımız tarafından yapılarak geliştirilmiş hibrit çeşitlerin tohumları için kullanılan bir deyimdir.

 

“Hibrit tohum” ise genetik olarak saflaşmış aynı tür içinde farklı özellik gösteren hatların melezlenmesi ile elde edilen tohumlardır.  Melez bireyler daha güçlü, çoğu kere hastalıklara dayanıklı ve en önemlisi ise kaliteli ve stabil ürün için vazgeçilmezdir. Günümüzde özellikle yerli tohumculuğumuzun gelişmesi ile daha lezzetli, damak zevkimize uygun çeşitler geliştirilerek tohumları üretilmektedir. “

 

Bu çeşitlerin tohumlarını üretici kendi alıp ekebilir mi?” dersek aslında bu çeşitler kısır değildir. Tohumları verimlidir. Fakat tohumlar ekildiğinde stabil ürün elde edilmez. Ayrıca verim düşüklükleri meydana gelir. O açıdan her üretim döneminde tohum firmasından yeniden tohum almak gerekir.

 

 

2006 yılında yürürlüğe giren 5553 Tohum Yasası ile sertifikalı tohum kullanımının yaygınlaşması ve kullanımının garanti altına alması planlanıyor. Bu yasanın çiftçi, üretici şirketler ve toprak bazında düşündüğünüzde; sizce olumlu ve olumsuz yanlarını bizimle paylaşır mısınız?

 

Yasa tüm yönleri ile tohumculuğumuzu baştan aşağı düzenleme hedefinde çıkartılmış bir yasadır. Her yasanın olduğu gibi bununda eksik olduğu veya düzeltilmesi gerekli yönleri vardır.

 

Yasanın bana göre tohumculuğumuz açısından en önemli yararı, faaliyet gösteren firmaların örgütlülüğünün sağlanmış olması, ıslahçı hakları, çeşit koruma gibi maddeleri gerek ıslahçının gerekse ıslah edilen çeşidin korunması açısından önemlidir.

 

Üretici açısından bakıldığında ise, tohumu eken üretici yine yasa ile koruma altına alınmıştır. Karşılaşılan sorunlar tohumculuğumuz ve tarımımız geliştikçe düzeltilme yoluna gidileceğini düşünüyorum.

 

Türkiye tohum teknolojileri alanında ne durumda?

Ülkemizde, özellikle sebze alanında yapılan üretimde kullanılan tohumluklarımızın, büyükçe bir bölümünü yerli çeşitlerimizin tohumlukları oluşturmaktadır. Yerli firmalarımız geliştirdikleri çeşitlerin ürettikleri tohumluklarını sadece ülke içerisine değil Avrupa, Amerika ülkeleri de dahil pek çok ülkeye ihraç eder konuma gelmiştir.

Tohum firmalarımız 70-80 yıllık geçmişi olan tohum firmaları ile rekabet içerisindedirler. Dolayısıyla zaten bu yarışın içerisinde olunabilmenin en önemli unsurlarından biri iyi çeşit geliştirmenin yanında tohum teknolojisi açısından aynı düzeyi yakalayabilmektir.  Tohum firmalarımızın bu açıdan yeterli düzeyi gün geçtikçe arttırdıklarını düşünmekteyim. La Recolte Du Monde Dergisi Ekibine bana sayfalarında yer verdikleri için teşekkür ederim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir