Türkiye’nin önde gelen restoran zincirlerinden Günaydın restaurant zincirinin sahibi Cüneyt Asan bir kasap dükkânında çırak olarak başladığı iş hayatında bugün bir restoran zincirinin sahibi. 43 şubede 2 bin 500 kişiye istihdam sağlayan Asan’ı özel yönleriyle de tanıma fırsatı yakaladığımız bir sohbet gerçekleştirdik.
Asan, “Hayattan aldığım ders şu: “Sorun yoktur. Onlar aşılması gereken engellerdir ve üstesinden her gelişimizde bizi daha güçlü kılarlar.” Hayatım boyunca kaybetmekten hiç korkmadım ve cesur davrandım. Benim daima üstesinden gelecek gücüm vardı. Hala var.”
Değerli Cüneyt Asan’ın hikâyesini kendinden dinleyelim. Keyifli okumalar!
HAYATIMDAKİ İLK KIRILMA NOKTAM “İLK AŞKIMDI”
Öğretmenim Gülcan’a dedi ki;
-Okul çıkışı Cüneyt’i al ve evinize götür. Annen kışlık elbise yapsın yoksa, bu çocuk soğuktan ölecek.
Okulda zaten yardım veriyorlardı ve biz alıyorduk. Yine verdiler ve yine aldık, ama sıkıntı “Gülcan”dı. Gülcan’dan istemesiydi. Gülcan’a duyduğum hisler vardı. O yaşta bir çocuk için bunu “aşk” olarak tanımlamam doğru olmayabilir. Ama bu his, beni onun karşısında çok utandırmış, kahretmişti…
Tüm bunlar yaşanırken ben 3 yaşında idim.1959 yılında Erzincan Tercan’da dünyaya geldim. Annem 10 çocuk dünyaya getirmiş, 5’i yaşamış. Ben henüz küçük bir çocukken İstanbul’a gelmişiz. İstanbul’da bir gecekonduya yerleşmişiz. Gecekonduda bir salon bir de yatak odası var.
Herkes bir odada, aynı yer yatağında uyuyor. Babam bir süre sonra bu durumdan rahatsızlık duymuş ve çözüm aramış: Bir apartman dairesinde kat görevlisi olmanın iyi bir fikir olacağına kanaat getirmiş. Ailenin yarısını alıp bu eskilerin tabiriyle “kapıcı dairesine” yerleştirmiş. Böylece hem gelir kapısı hem de aile için barınacak bir yer bulmuş. Tüm bunlar yaşanırken ben 3 yaşında idim.
7 yaşında okula başlıyorum. Okuldaki tek önlüksüz çocuk benim. Yardımlarla okuyorum. 10 yaşıma geldiğimde her şeyi fark eden bir çocuktum. Çünkü evde yetişen çocuk ile sokakta yetişen çocuğun büyüme serüveni aynı olmuyor ve dünya algısı farklı gelişiyor. İşte ben, henüz 10 yaşında bir çocukken; ilk kırımla noktamı yaşadım diyebilirim: Yardımlarla okumaya alışkın bir çocuktum; yine bir gün öğretmenimiz, fakir çocukları tahtaya çıkarıp yardım paketi dağıtıyordu. Diğer çocuklar yardımlarını aldı ve yerlerine oturdu. Hocam benim oturmama izin vermedi.
ve Gülcan’a dedi ki;
-Okul çıkışı Cüneyt’i al ve evinize götür. Annen kışlık elbise yapsın yoksa, bu çocuk soğuktan ölecek.
Zaten veriyorlardı ve biz alıyorduk. Yine verdiler ve yine aldık ama sıkıntı “Gülcan”dı. Gülcan’dan istemesiydi. Gülcan’a duyduğum hisler vardı. O yaşta bir çocuk için bunu “aşk” olarak tanımlamam doğru olmayabilir. Ama bu his, beni onun karşısında çok utandırmış, kahretmişti.
Öğretmenimin benim için Gülcan’dan böyle bir şey istemesi felaketti. Onuruma dokundu, gurur yaptım. Öğretmenim söylediği için mecbur kalarak Gülcan’ın evine gittim.
Ölçülerimi aldılar. Çıktım, evime döndüm. Çok dolmuştum, bütün yol boyunca ağladım. Evde isyan ettim; bağırdım, çağırdım, eşyaları tekmeledim.
Babam gördü.-Ne oldu, kavga mı ettin?
– Hayır, bir daha okula gitmek istemiyorum, dedim.
-Okumazsan kapıcı olursun, dedi.
-Okumayacağım, kapıcı da olmayacağım, dedim. Konuşma bitti benim için…
Ertesi gün okul çıkışı, kasaplar çarşısına gittim ve Bahar Kasabı’nda çırak oldum.
HAYATIMDAKİ İKİNCİ KIRILMA NOKTAM, “BAHAR KASABI”
… Henüz 10 yaşında iken kendime söz verdim: “Çalışacaktım, kendime yetecektim ve okuldaki yardımı almayacaktım.
Kasaplar Çarşısı’nda, Bahar Kasabı’nda çıraklık yapmaya başladım. Müşteriler bahşiş veriyorlardı. Cebimde bazen 15 kuruş ile okula gidiyordum. İlk kazancımla, katine hiç gidemeyen ben, arkadaşlarımı kantine götürüp hepimize kola ısmarladım. Kolayı öyle bir içtim ki; BAM! Dedim ki, budur! Çalışmak ve para kazanmanın hazzını alınca, henüz 10 yaşında olmama rağmen büyüdüm. O günden sonra ben 10 yaş daha büyüktüm. Okul ve eğitim çok önemli ama benim şartlarımı düşünülünce yaptığım ve hissettiklerim yerinde idi, diyorum. Ailemin ve öğretmenimin caydırma çabalarına rağmen ilkokulu tamamladıktan sonra, okulu bırakıp bütün enerjimi çalışma hayatına verdim. Artık ben, kendi parasını kazanan, kimseden yardım almadan kendini geçindiren genç bir insan olarak, Bahar Kasabı’nın tam zamanlı kasap çırağı idim. 17 yaşıma geldiğimde artık her şeyi farklı algılamaya başlamıştım. İnsan için et ne ise benim için o değildi. Benim için çok çok fazlasıydı: kutsal bir canlıydı. Her şeyi ile insanın hizmetindeydi, çok cömertti: Et, süt, deri, geri, gübre ve daha aklıma gelmeyen nice şeyi, insanlığın hizmetine sunulmuştu. Bu farkındalık meslek hayatımdaki duruşuma yön verdi.
Bir kasap olarak benim için mesleğim değerliydi; et kutsaldı. Onu keserken, biçerken, dikerken, pişirirken, saklarken, paketlerken özenli olmak; bir pırlanta gibi işlemek gerekiyordu. Böylece, mesleğimde fark yarattım ve öncü oldum.
MESLEĞİMDE İLKLERE İMZA ATTIM
Kasaplık mesleğinde ilkleri yapmış ve boyut atlatmış biriyim. Benim zamanımda kasaba kız vermezlerdi. Bugün kızlar kasap olmak istiyor ve bu ülke bunu bana borçlu. Ben bu mesleği öyle bir yere getirdim ki; şimdi saygın bir meslek. Bugün bu meslekte isim yapmış, başarılı pek çok ismi ben yetiştirdim. Bunu görev bildim. 18 yaşıma geldiğimde, bir şey daha fark ettim: Bütün kasapların adı, “Bahar” idi. Bizimki farklı olsun dedim ve “Günaydın” ismini seçtim. Çünkü o zamanlarda, Kasaplar Çarşısı’nda çocuklar “Günaydın” diye seslenerek, gazete satardı. Akşama kadar “Günaydın” gazetesinin ismini duyardı esnaf ve her türlü haberi oradan edinirdi. Bana bilgeliği ve büyüklüğü çağrıştıran bu adı böylece Kasabımıza ustamın onayı ile koymaya karar verdim. Sene 1980’de askere gidip geldikten sonra da yıllarca çırak olarak çalıştığım kasabı, Nimet Yalçın ve İsmet Yalçın kardeşler ile devralmaya karar verdik. Çünkü patronumuz yaşlanmıştı ve bu işi yapmak istemiyordu. Ancak 3 kişi, paramız dükkanı devralmaya yetmiyordu; nihayet 7 ortak birleştik ve devraldık. Şu an yolumuza 3 kişi devam ediyoruz. 40 yıldır birlikteyiz ve kardeşten öteyiz. Nimet ve İsmet Yalçın kardeşimdir. Dükkanımızda her şey yolunda gidiyordu ama bize yetmiyordu. O zaman Anadolu Yakasındaydık ve Avrupa Yakasındaki insanlara da ulaşmak istiyorduk. Bunun içinde yeni bir imaja ihtiyacımız olduğuna kanaat getirdik ve dükkanımızı yıkarak dünyadaki ilk Amerikan barlı ve kütüphaneli kasap dükkanını inşa ettik. Kebapçı dükkanı açmak iyi bir fikir gibi göründü. Çünkü kasap dükkanımıza kebapçılar etlerini almaya geliyordu. İlişkilerimiz güçlüydü. Ancak ben İstanbullunun nasıl et tüketmekten hoşlandığını çözmüştüm. Bana göre; bu leziz tadın İstanbul’da yeniden yorumlanması gerekiyordu. Kebapta klasik uygulamaların ötesine geçtim; deneyimimi kullanarak bu eşsiz lezzeti yeniden yorumladım.
3. Kırılma Noktası “İlk Kebap Dükkanım 150 Kişilikti ve Keşfedilmesi Zaman Aldı.
Moderatör Programı’nda haber olduktan 6 ay sonra 500 kişilik bir kebap dükkânı daha açtık. Kartopunu misali ilerlerken çoğalıyorduk. Benim için tesadüf yoktur. Şans yoktur. Emek vardır! Emek kutsaldır. Bana göre; ilahi sistem çalışmıştı ve emeğim hakka dönüşmüştü. Sonra kartopu büyüdü ve büyüdü. Yeni bir dükkan, bir yenisi daha ve bir yenisi daha… İlk kebap dükkanımız 150 kişilikti. Yaptığım işe çok emin olmama rağmen işler pek yolunda gitmiyordu. Dükkanımızı ziyaret edenlerin sayısı azdı. Sonra bir gün yine kasap dükkânından çıktım. Kirli kasap önlüğüm üzerimde… Dükkânda 4-5 kişi yemek yiyordu. Garsonlarımdan biri gelip dedi ki; Ustam, şu masadaki adam seninle konuşmak istiyor. Oturdum, benimle ilgili, işimle ilgili sorular sordu, cevapladım. Sonra kendini tanıttı; dönemin önemli magazin muhabiri ve program yapımcısı Aykut Işıklar imiş. O dönem Star TV’de “Moderatör” isimli bir program hazırlayarak sunuyordu. Program Pazar günleri yayınlanıyordu ve öncelikli kitlesi kadınlardı. Programa konu olduk ve ardından dükkan tıklım tıklım dolmaya başladı.
Aykut Işıklar ile Yollarım Kesişti ve Haber Oolduktan Sonra Yükselişe Geçtim.
Moderatör Programı’nda haber olduktan 6 ay sonra 500 kişilik bir kebap dükkânı daha açtık. Kartopunu misali ilerlerken çoğalıyorduk. Benim için tesadüf yoktur. Şans yoktur. Emek vardır! Emek kutsaldır. Bana göre; ilahi sistem çalışmıştı ve emeğim hakka dönüşmüştü. Sonra kartopu büyüdü ve büyüdü. Yeni bir dükkan, bir yenisi daha ve bir yenisi daha…
4. Kırılma Noktası “AVM’ler Döneminde Akıllı Yatırımlar Yaptık.”
…Cesur bir karar vererek AVM’lerde “steak house” konseptini ilk kez Türkiye’de biz denedik. Günaydın Markası patladı, gitti. Bugün, Türkiye’deki pek çok AVM’de varız. Dubai’de, Azerbaycan’da, Fas’ta, Bahreyn’de Erbil’de restoranlarımız var. Hedefimiz dünyanın her yerinde olmak. Şu an Dünyada 43 şubemiz var. 2500 çalışanımız var. Etlerimizi ürettiğimiz bir çiftliğimiz ve lojistik filomuz var. Büyüyen bir işletmeyiz. 2000’li yıllarda AVM’ler dönemi başladı. Sektörde yeni bir pozisyon almak gerekti. AVM’lerde ilk kez iş yapacaktık. Hayattan aldığım ders şu: “Sorun yoktur. Onlar aşılması gereken engellerdir ve üstesinden her gelişimizde bizi daha güçlü kılarlar.” Hayatım boyunca kaybetmekten hiç korkmadım ve cesur davrandım.
Benim daima üstesinden gelecek gücüm vardı. Hala var. Konuya dönecek olursam; cesur bir karar vererek AVM’lerde “steak house” konseptini ilk kez Türkiye’de biz denedik. İlk dükkanımız İstinye Park’ta idi. İstanbul’un gelmiş geçmiş, en iyi Alışveriş merkezi olduğu düşünürüm. İki farklı konsepti orada hayata geçirdik. İlki Kasap Steak House idi. İkinci konsept ise “Fast Food” idi: Köfte- Döner sattık. Böylece her kesimden, geniş bir insan kitlesine ulaşmayı başardık. Günaydın Markası patladı, gitti. Bugün, Türkiye’deki pek çok AVM’de varız. Dubai’de, Azerbaycan’da, Fas’ta, Bahreyn’de Erbil’de restoranlarımız var. Hedefimiz dünyanın her yerinde olmak. Şu an Dünyada 43 şubemiz var. 2500 çalışanımız var. Etlerimizi ürettiğimiz bir çiftliğimiz ve lojistik filomuz var. Büyüyen bir işletmeyiz.
Sektörde Yetiştirdiğim Başarılı İsimlerden Biri De “NUSRET”
Benimle çalışanlardan biri Nusret’tir. 14 yıl boyunca Nusret ve 4 kardeşi benimle beraber yürümüştür. Hepsi benim gibi çocuklardı, tek tek aldım onları yanıma. Benim gibi olanların dilinden iyi anlıyorum. Çünkü aynı dili konuşuyoruz.
Mutlu Ederek Mutlu Olmayı Seviyorum
Dünyaya fakir olarak gelmenin kader olduğuna inanlar var. Bizim memlekette bu düşüncede olan çok insan var. Oysa, tam tersine başarılı olmak için en büyük sebeptir. Çünkü ihtiyacın vardır. Bu süreçte de emek ve sabır önemli. Emek ver, uğraş ve bunu sabırla yap. “Diren!” Ben bunu yaptım.
Hayatımda Başaramadığım Tek Şey Var
Babamın kapıcılık yaptığı apartmanın en üst katını onun için satın almak istiyorum. Ancak sahibi satmıyor. Babama alacağıma dair söz verdim. Hala gerçekleştiremedim. Hayatımda başaramadığım tek şey bu galiba. Sabırlıyım. Bekliyorum.
Bakliyatın Yüksek Protein Değeri Var
Baklagiller bitkisel protein içerir ve et olmasa da insanlığın protein ihtiyacını giderebilir. Ayrıca etin yanına eşlik eden lezzetli sos ve mezeler de baklagiller ile hazırlanabilir. Bakliyat, güçlü karaktere sahip ürünler. Una çevirip ekmeğe ya da böreğe bile dönüştürülebilirler.
Halkın Mutfağını Adnan Şahin ile Hazırlıyoruz.
Mutfağın Şefleri Programını yaptık, bitti. Şu anda Adnan Şahin ile birlikte Anadolu’yu karış karış geziyoruz ve Anadolu’nun bereketli topraklarının, binlerce yıllık öyküsünü ‘Halkın Mutfağı’ ismi ile ekranlara taşıyoruz. Yöresinde yetişen en özel mahsulleri yerinde görmeye giden iki usta olarak, isimsiz kahramanların evlerine, dükkanlarına hatta tarlalarına misafir oluyoruz. “Halkın Mutfağı” her pazar saat 11:15’de NTV’de…