ÖZDEMİR: “BAKLİYATTA, ANA HEDEFİMİZ ÜRETİM OLMALIDIR!”

Mersin Ticaret Borsası Başkanı Sayın Abdullah Özdemir, Türkiye Bakliyat Sektörünün geldiği noktayı yorumladı.

Özdemir, “Ana hedefimiz “üretim, üretim, üretim” olmalıdır. Daha fazla ürettikçe, biz sektör temsilcileri olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırlıklıyız. Her türlü donanımımız var. Mevcut üretim hacmimiz olan 1,3 milyon tonun üç katını değerlendirecek imkâna sahibiz. Üretim hacmimizi katlayıp, potansiyelimizi değerlendirebilirsek, vatandaşlarımıza da daha ucuz ve kaliteli yerli ürünlerimizi sunabiliriz. Sektörümüze altın çağını yeniden yaşatabiliriz. 80’li yıllarda bunu nasıl başardıysak, bugün de başarabiliriz. Kendi yerli ürünlerimizle kendimize yetelim, kendi ürünlerimizi ihraç edelim. Böylece lezzet açısından eşi benzeri olmayan ürünlerimizi dünyaya benimsetelim. Milli ekonomimize de katkı sağlayalım.”

1. Türkiye’nin Dünya bakliyat üretimi ve dış ticaretine ilişkin mevcut durumuna dair bilgi verir misiniz?

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 2024 yılının aralık ayında en güncel verilerini açıkladı. Ülkemizin, 94 milyon tonluk dünya bakliyat üretimindeki yeri açısından incelendiğinde;

1,3 milyon ton ile bakliyat üretiminde 14’üncü, 580 bin ton ile nohutta 3’üncü, 474 bin ton ile mercimekte (50 bin ton yeşil mercimek) 4’üncü ve 240 bin ton ile kuru fasulyede 22’nci sırada yer almaktayız.

Dünya bakliyat dış ticaret verileri, ihracat açısından analiz edildiğinde, 24 milyon tonluk bir hacim söz konusudur.

Ülkemiz, 1 milyon 290 bin ton ile bakliyat ihracatında 5’inci, 569 bin ton ile mercimekte (yeşil mercimek 112 bin ton) 3’üncü, 287 bin ton ile nohutta 4’üncüyüz. Ayrıca, üretimimiz yok denecek kadar az olan kuru bezelyede 334 bin ton ile 3’üncü konumda bulunurken 89 bin ton ile kuru fasulyede 12’nci sıradayız.

Ülkemizin bakliyat ihracatı, ithalata bağlı olduğundan dış ticaret verilerini ithalat yönüyle de analiz etmek gerekir.

1 milyon 642 bin ton ile bakliyat ithalatında 3’üncü, 860 bin ton ile mercimekte (yeşil mercimek 115 bin ton) 2’nci, 314 bin ton ile nohutta ve 346 bin ton ile kuru bezelyede 3’üncü, 102 bin ton ile kuru fasulyede 11’inci pozisyonda yer alıyoruz.

Sonuç olarak, 1,3 milyon ton bakliyat ihracatı karşılığında 1,1 milyar dolar gelir elde ederken, 1,6 milyon ton bakliyat ithalatı için 1,2 milyar dolar ödüyoruz. Böylece, bakliyatta hem miktar hem de değer olarak net ithalatçı konumdayız.

2. Türkiye’nin, bakliyat sektöründeki rolü yıllar içinde nasıl gelişti?

Son 30 yıllık dönem incelendiğinde, Türkiye’de bakliyat sektörünün dünya ile ters orantılı bir şekilde gerilediği dikkat çekiyor.

Son 30 yılda dünyada bakliyat ekili alanlar yüzde 42 artarak 68 milyon hektardan 97 milyon hektara çıktı. Türkiye’de ise yüzde 56 azalarak 2 milyon hektardan 879 bin hektara geriledi.

30 yıllık süreçte dünya bakliyat üretimi yüzde 70 artarak 56 milyon tondan 94 milyon tona ulaştı. Aynı dönemde ülkemizin bakliyat üretimi yüzde 33 düşerek 2 milyon tondan 1,3 milyon tona düştü. Üstelik son 30 yıllık dönemde ülkemiz nüfusu yüzde 50 artarak 85 milyon kişi seviyesine geldi.

Dolayısıyla; genleri içerisinde bulunduğumuz coğrafya olan bakliyatın, kendi ana vatanında üretimde ivme kaybetmesi sonucunda sektördeki güçlü pozisyonumuzu kaybettik. Bakliyat üretimimiz son 17 yıldır, 2007’den bu yana 1 ila 1,3 milyon ton arasında dalgalanıyor. 30 yıl önce bakliyat sektöründe rekabet gücü olmayan Kanada, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Arjantin, Meksika gibi ülkelere bayrağı kaptırdık.

Nüfustaki artış ve üretim miktarlarındaki azalma neticesinde ne yazık ki bakliyatta kendi kendine yetemeyen bir ülke haline geldik. Yeterlilik oranlarında nohut ve kuru fasulyede ciddi bir sorunumuz yok ancak kendimize yeterliliğimiz; kırmızı mercimekte yüzde 86 ve yeşil mercimekte yüzde 60 düzeyinde bulunuyor. Genel olarak tüm bakliyatta üretimi artırmamız gerekliliğiyle birlikte, özellikle mercimeğe yeterlilik açısından özel bir önem vermeliyiz.

3. Son 20 yılda tohumluk üretimi ülkemizde ne yönde değişti ve bakliyat sektörünün bu değişimdeki rolü hangi aşamada bulunmaktadır?

Uluslararası Tohum Federasyonu analizlerine göre sertifikalı tohum, verimi, dolayısıyla ürün miktarını, kalitesini ve güvenliğini artırmaktadır. Gıda israfının azaltılmasından, tarımsal su kullanımının ve tarımsal emisyonun (karbonu daha iyi yakalaması için kültür bitkisi yetiştirerek) düşürülmesine kadar çok çeşitli alanlarda rol oynamaktadır.

Tarım ve Orman Bakanlığımız, tohumculuk konusuna bilhassa son yıllarda büyük özen göstermekte ve önem vermektedir. Bundan 20 yıl önce 184 bin ton olan tohumluk üretim hacmimiz 7 kat artarak 2023 yılında 1 milyon 300 bin tona ulaşmıştır.

Bakanlığımız tarafından açıklanan son verilere göre 2023 yılında sertifikalı tohum üretiminde buğdayın payı yüzde 38, patatesin yüzde 27, arpanın 15 ve mısırın payı yüzde 7’dir. Bu dört ürün, toplam sertifikalı tohum üretiminin yüzde 87’sini oluşturmaktadır.

Bakliyatta ise; mercimek yüzde 3,7’lik, nohut yüzde 1,1’lik ve kuru fasulye yüzde 0,1’lik paya sahiptir. Başka bir ifade ile, bakliyatta sertifikalı tohum üretim miktarımızın toplam içerisindeki payı sadece yüzde 4,9’dur.

Özellikle hububatta yakalanan başarının bakliyata da taşınmasını arzu ediyor, 2025-2027 Bitkisel Üretime Yönelik Destekleme Modeli kapsamında arz açığı bulunan bakliyata pozitif ayrım yapılarak sertifikalı tohum üretim ve kullanım katsayılarının daha yüksek olmasını bekliyorduk.

Ancak açıklanan katsayılar; patates için 2.20, soya için 0.60, buğday ve arpa için 0,50 olarak belirlenirken, nohut ve mercimek için 0.40, kuru fasulye için 0.50, olarak beklentilerimizin altında kaldı. Üstelik sertifikalı tohum üretim desteği ise kaldırıldı.

Nadas alanlarında toprağın veriminden tutun da münavebeli ekime olan uygunluğu ve su kısıtı olan kurak ve kıraç bölgeler için az su gereksinimi dolayısıyla en ideal ürünler olan bakliyat için önümüzdeki süreçte Bakanlığımızca yapılacak destekleme katsayılarının daha yüksek olmasını temenni ediyoruz.

4. Tedarik zincirinde yaşanan zorluklar özellikle pandemi sürecinde bakliyat sektörünü nasıl etkiledi? Günümüzde tedarik zincirinde yaşanan sıkıntılar karşısında ülkemizin rolü nedir?

Koronavirüs salgının başlamasıyla tüm ülkeler reform ve destek paketleriyle, ihracat yasakları ya da kısıtlamalarıyla vb. uygulamalarla ortaya çıkan kriz sürecini en iyi şekilde yönetmeye çalıştılar.

Dünya genelinde insanlar, bozulmadan uzun süre muhafaza edilebilen, saklanması kolay, virüslerin çoğalmasını önleyen antiviral ve bağışıklık sistemini güçlendiren prebiyotik özellikleri olan bakliyata yönelik yoğun bir talep oluşturdular.

Mersin’li firmalar ülkemiz bakliyat ihracatının yüzde 88’ini karşılamaktadır. Başta Mersin’li firmalar olmak üzere ülkemiz hem iç tüketim ihtiyacını karşılarken, diğer yandan da bakliyat ihracatı yaparak diğer ülkelerin taleplerini yerine getirdi.

Tedarik zincirinde yaşanan zorluklar, takip eden yıllarda Rusya-Suriye savaşı, içerisinde bulunduğumuz coğrafyadaki çatışma ortamı, ABD ve Rusya’nın izlediği politikalar, Kızıldeniz’deki jeopolitik gerilim ile devam etti. Tüm bu sıkıntılı sürece karşın, pandeminin başladığı 2019 yılından bu yana ülkemizin bakliyat ihracatı yüzde 90 artarak 682 milyon dolardan, 1 milyar 285 milyon dolar seviyesine ulaştı.

Nitekim, Rabobank ağustos ayında yayınladığı raporda Türkiye’nin, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da bakliyatların birinci derece işlenmesi ve dağıtımında bir üs haline geldiğini vurguluyor. Benzer şekilde, ABD Tarım Bakanlığı yine ağustos ayı raporunda Türkiye’nin bakliyatta önemli bir aktarma merkezi olduğunu belirtiyor. 

Devletimizden beklentimiz, ülkemiz için böylesine değer taşıyan ürün grubu bakliyatın şu anda olduğu gibi stratejik ürün grubu olarak görülmeye devam edilmesi ve Kanada’da olduğu gibi “özel ürün (special crop)” statüsünde değerlendirilerek verilen destek katsayılarının artmasıdır.

5. Kuraklık ve iklim değişikliğinin sektör üzerindeki etkileri nelerdir? Bu etkilerle mücadele için hangi projeler veya girişimler öne çıkıyor?

Son yıllarda iklim değişikliği açısından olağandışı bir dönemden geçiyoruz. Başta kuraklık, aşırı sıcaklar ve su kısıtı olmak üzere sel, dolu, fırtına ve don alışagelmediğimiz bir şekilde sektörümüzü etkiliyor. Tüm bu unsurlar üretim, verim, kalite ve fiyat üzerinde etkili oluyor. World Resources Institute tarafından 138 ülke için hazırlanan kuraklık risk haritasına göre Türkiye orta-yüksek risk grubunda, su riskinde ise riskli bölgede bulunuyor.

Ülkemizin 1,3 milyon tonluk bakliyat üretiminin yüzde 43’ü nohut, yüzde 30’u kırmızı mercimek ve yüzde 21’i kuru fasulyedir. Kırmızı mercimeğin yüzde 90’ından fazlası Güneydoğu Anadolu’da ekilmektedir.

Su gereksinimi birçok ürüne kıyasla daha az olan, sağlık yönüyle besleyici, saklaması kolay ve raf ömrü uzun olan bakliyat su kısıtı olan ve kurak bölgeler için en ideal ürünlerdir.

Bakanlığımızdan talebimiz su kısıtlı bölgelerde nohut ve mercimek ekiminin mutlaka teşvik edilmesiydi. 2025-2027 Yıllarında Yapılacak Bitkisel Üretime Yönelik Destekleme Modelinde bu hususlara ilişkin önemli adımlar atıldı.

Nohut ve mercimek için verilecek destek katsayısının (0.80) daha yüksek katsayıda olması beklentisindeydik. En azından buğday ve arpa ile aynı seviyede (1.40) olmasını umuyorduk.

Buna karşın Tarım ve Orman Bakanlığımızın suyu odağına alarak ürettiği politikalar, tarımda arzu ettiğimiz dönüşümün gerçekleşmesi ve önümüzdeki yıllarda karşılaşabileceğimiz risklere karşı tedarikli olmamız bakımından oldukça önemlidir.

6. Mersin Ticaret Borsası’nın Bakliyat Sektörüne İlişkin Projeleri Hakkında Bilgi Verir Misiniz?

2026 yılında 100’üncü yaşına girecek olan Borsamız, kuruluşundan bu yana gerçekleştirdiği icraatları ile başta tarım-gıda sektörü olmak üzere kent ve bölge ekonomisine önemli katkılar sunmuştur. Borsamız, üyelerinin ve tüm paydaşlarının beklentilerini en üst düzeyde karşılayarak ülke ekonomisine hizmet etmek hedefiyle çalışmalarına devam etmektedir.

Stratejik bir sektör olan tarımda her tohum, ülkemiz için milli bir servettir. Ülke ve kent ekonomisine büyük katkı sağlayan bakliyatta, tohumculuğun gelişmesi için Borsa olarak taşın altına elimizi koyduk. 2015 yılında kurduğumuz Mersin Ticaret Borsası Tohumculuk A.Ş. hiçbir kâr amacı gütmeden, bakliyat sektörüne ve üyelerine hizmet vermektedir.

Şirketimiz kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek ve barbunyada ıslah, geliştirme ve sertifikalı tohum üretim çalışmalarını sürdürmektedir. Ülkemizin milli çeşit listesinde kuru fasulye, nohut ve mercimekte 24 özel sektör kuruluşu bulunmaktadır ve 56 çeşit, bu kuruluşlar adına tescillidir. Bu çeşitlerin 10 adedi yani yüzde 18’i şirketimize aittir. Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde sertifikalı tohum üretimi ve ıslah faaliyetleri devam etmektedir.

Bakliyat ürünlerinin tüketimi, özellikle gelişmiş ülkelerde çeşitlenmektedir. Tüketici tercihleri vegan ve vejetaryen tüketim alışkanlıklarına olan talep artmaktadır. Amerika, Kanada ve Avustralya gibi ülkelerde bakliyat, salam, sosis, burger, makarna ve humus gibi hazır ürünlerde kullanılmaktadır. Ayrıca pasta, kek, kurabiye, kraker gibi fırıncılık ürünlerinin yanı sıra cips ve çerez üretiminde de yer almaktadır.

Her yıl büyüyen bu pazardan ülkemizin de pay alması en büyük arzumuzdur. Bu amaçla 2023 yılında kurduğumuz Bakliyat Araştırma Merkezi faaliyetlerine devam etmektedir. Araştırma Merkezimiz, bakliyat ürünlerini yüksek katma değerli türev ürünlere dönüştürmek ve sektöre global Ar-Ge bilgi birikimini sunmak hedefiyle çalışmaktadır.

Borsamız Bakliyat Araştırma Merkezi, 2024 yılı Ekim ayında Güvenilir Ürün Platformu’nun düzenlediği Feed the Future Yarışmasında Laboratuvar kategorisinde birincilik ödülü kazanmıştır.

7. Görüş ve Temennileriniz

Mersin çok köklü ticaret kültürüne sahip ender illerden bir tanesidir.  Sahip olduğu bu kültür ile Cumhuriyetimizin birinci yüzyılında ülkemize ekonomik ve sosyal olarak en fazla katkı sağlayan illerden biri olmuştur. Mersin’in başta tarım ve gıda sektörü olmak üzere, önümüzdeki süreçte her alanda çok daha fazla gelişmek için yüksek bir potansiyeli vardır.

Ana hedefimiz “üretim, üretim, üretim” olmalıdır. Daha fazla ürettikçe, biz sektör temsilcileri olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırlıklıyız. Her türlü donanımımız var. Mevcut üretim hacmimiz olan 1,3 milyon tonun üç katını değerlendirecek imkâna sahibiz. Üretim hacmimizi katlayıp, potansiyelimizi değerlendirebilirsek, vatandaşlarımıza da daha ucuz ve kaliteli yerli ürünlerimizi sunabiliriz.

Sektörümüze altın çağını yeniden yaşatabiliriz. 80’li yıllarda bunu nasıl başardıysak, bugün de başarabiliriz. Kendi yerli ürünlerimizle kendimize yetelim, kendi ürünlerimizi ihraç edelim. Böylece lezzet açısından eşi benzeri olmayan ürünlerimizi dünyaya benimsetelim. Milli ekonomimize de katkı sağlayalım.

Doğru politikalarla ve dirayetle hayata geçirilecek yatırımlarla Mersin, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında en fazla ses getirecek illerden biri olabilir. Mersin Ticaret Borsası olarak, bugüne kadar olduğu gibi, gelecekte de projeler üretmeye devam ederek bu hedefe katkı sağlamak için azami çabayı göstereceğiz.

Abdullah Özdemir Hakkında:

1996 yılından beri Mersin Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanlığı yapan ve Ulusal Baklagil Konseyi Kurucu Başkanı olan Sayın Abdullah  Özdemir; Milletlerarası Ticaret Odası Türkiye Milli Komitesi (ICC Türkiye) YK Üyeliği, Gümrük ve Turizm İşletmeleri A.Ş (GTİ) Yönetim Kurulu Üyeliği, TOBB Genel İdare Kurulu Üyeliği, TOBB Ticaret Borsaları Konseyi Üyeliği görevlerini de yürütmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir