La Recolte Du Monde Dergisi 12. Sayısı’nda Türkiye’nin ilk trimaster sisteminin uygulandığı meslek yüksekokulu olan Naci Topçuoğlu Meslek Yüksekokulu’nun Müdürü Sayın Doç. Dr. Necip Fazıl Yılmaz ile röportaj gerçekleştirdik. Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’nin içerisinde konumlanmış okul, eğitim ile iş hayatını öğrencilerine bir arada sunuyor. Naci Topçuoğlu Meslek Yüksekokulu’nu, okulun eğitim sistemini ve daha fazlasını konuştuğumuz röportajımız başlıyor.
Sayın Necip Fazıl Bey sizi tanıyabilir miyiz?
1970 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan İlçesinde doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimlerimi Gaziantep’te tamamladım. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Gaziantep Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümünü 1991 yılında bitirdim. 1993-1994 yıllarında 7 ay süreyle İngiltere’nin Manchester şehrinde YÖK/Dünya Bankası 2.Endüstriyel Eğitim Projesi kapsamında eğitim gördüm. 1992-2013 yılları arasında Çukurova Üniversitesi Osmaniye Meslek Yüksekokulu’nda Öğretim Görevlisi olarak çalıştım. 1996 yılında Yüksek Lisansımı, 2002 yılında doktoramı Gaziantep Üniversitesinde tamamladım. 2003 yılında Gaziantep Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünde Yrd. Doç. olarak başladığım görevime halen Doçent unvanıyla devam etmekteyim.
Tübitak, Kalkınma Ajansı, Kosgeb ve Ulusal Ajans gibi kurumlara sunulan projelerde 300’ün üzerinde projeye hakemlik/izleyicilik yaptım. Gaziantep İlinde Vakıf Üniversitesi olarak faaliyet yürüten Hasan Kalyoncu Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyesi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Gaziantep İli Akademik Danışmanı, KOSGEB Gaziantep İli ARGE Kurulu üyeliği, Gaziantep Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Fakülte Kurulunda seçilmiş Doçent temsilcisi, Gaziantep Üniversitesi Teknopark ve TARGET Teknoloji Transfer ofisinde Yönetim Kurulu üyesi ve TTO yöneticisi olarak görev yapmaktayım.
2008-2016 yılları arasında Gaziantep Üniversitesi Oğuzeli MYO Müdürlüğü yaptım. 2016 yılından bu yana ise Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Gaziantep Üniversitesi Naci Topçuoğlu MYO Müdürlüğü ile Gaziantep Üniversitesi bilim ve teknoloji politikaları ve Üniversite-Sanayi işbirliği konuları başta olmak üzere Rektör Danışmanı olarak görev yapmaktayım.
Naci Topçuoğlu Meslek Yüksekokulu’nun kuruluş hikayesini ve Naci Topçuoğlu Meslek Yüksekokulu’ndaki pozisyonunuzdan bahseder misiniz?
Şu anda Naci Topçuoğlu Meslek Yüksekokulu’nun Müdürüyüm. 2003 yılında yapımına başlanan Yüksekokulumuz, hayırsever Merhum Naci Topçuoğlu tarafından yaptırılmıştır. Yüksekokulumuz 2007-2008 yılında eğitim öğretim hayatına başlamış olup, Organize Sanayi Bölgesinde kurulan ve trimaster sistemi uygulayan ilk MYO olarak Ülkemizde bir örnek teşkil etmiştir. Bu kapsamda öğrencilerimiz, bir yılda üç sömestre ve toplamda 6 sömestre süren eğitimlerinin 2 dönemini tamamen sanayide, kendisinin okumakta olduğu Bölüm ile ilgili bir kuruluşta işyeri eğitimi görmektedir. Merhum Naci Topçuoğlu, mezun öğrencilerin iş hayatında karşılaştıkları sorunlar ile, sanayicinin talep ettiği nitelikli ara elaman sorununun çözümünün ortak noktası olarak Organize Sanayinin içinde kurulacak böyle bir Meslek Yüksekokuluyla çözülebileceğini görmüş ve bu yatırımı yaparak Gaziantep Üniversitesine devretmiştir. Yüksekokulumuzun politikası ise bünyesine çok sayıda öğrenci almak yerine sanayimizin doğrudan ihtiyaç duyduğu farklı programları açarak öğrencilerimizi en iyi şekilde yetiştirmek ve mezuniyet sonrası herhangi bir adaptasyon sorunu çekmeden doğrudan iş hayatına atılmasını sağlamak olmuştur. Öğrencilerimiz okul hayatı devam ederken 2 sömestre boyunca adeta işe girmiş gibi tam mesaiye uyarak ve hatta gerekiyorsa vardiyalara kalarak iş hayatını öğrenmekte ve artık kendi alanında ara eleman değil aranan eleman noktasına gelmiş olmaktadır.
Yüksekokulumuz fiziksel bakımdan eğitim hizmetlerinin ve bilimsel çalışmaların istenilen nitelikte gerçekleşebilmesi için gerekli fiziksel donanımlara ve olanaklara sahiptir. Meslek Yüksekokulumuz 31.349,77 m² açık alan üzerinde 8.295 m² eğitim ve idari blok ve 2450 m² atölyeler olmak üzere toplam 10.745 m² kapalı alandan oluşmaktadır. Müstakil kantin ve yemekhanesi bulunmaktadır. Eğitim binasında 1 adet Gıda Laboratuvarı, 3 adet Bilgisayar Laboratuvarı (1 adet Halı Desen Çizim Laboratuvarı), 1 adet Kütüphane Salonu, 1 adet 200 kişilik Çok Amaçlı Konferans Salonu, 1 adet Halı Desen Çizim Salonu, 1 adet 250 kişilik Anfi, 3 adet 100 kişilik derslik, 15 adet 50 kişilik derslik bulunmaktadır.
Yüksekokulunuzun AR- GE çalışmaları ile uygulamalı eğitimlerinden ve bölümlerden bahseder misiniz? Okulunuzda eğitim için yapılan teknik yatırımlardan söz eder misiniz?
Yüksekokulumuz bünyesinde 2450 m² kapalı alanı olan bir uygulama atölyemiz bulunmaktadır. Gaziantep özellikle halı sektöründe kümelenmiş bir şehirdir. Dünya genelindeki Parça Makine Halısı üretiminin %45’i Türkiye’de ve bunun da %90’ı Gaziantep ilinde yapılmaktadır. Dünyada makine halısı üretiminin bu şekilde kümelendiği, Gaziantep benzeri başka bir şehir/bölge bulunmamaktadır. Makine halısı üreten makinanın bir tanesi yaklaşık olarak 1 milyon EURO değerinde olup, sadece Gaziantep Organize Sanayide bu makineden yaklaşık 1500 tane bulunmaktadır. Yüksekokulumuzda da hibe yoluyla alınmış bu makineden bir adet bulunmaktadır. Biz göreve başladığımızda maalesef bu makine atıl durumdaydı. Şimdi bir firmayla anlaşarak fason halı üretimini yapıyoruz. Halıcılık ve Kilimcilik Programı ile Tekstil ve Halı Makinaları Programındaki öğrencilerimiz başta olmak üzere öğrencilerimiz bizzat bu makinede çalışmak suretiyle hem teorik eğitimlerini alıyorlar hem de sanayicinin çok fazla eksikliğini hissettiği halı makinesini bilen aranan elemanı yetiştirmiş oluyoruz.
Uygulama atölyemizde ayrıca kutnu kumaş üretim tezgahlarımız bulunmaktadır. Kutnu kumaşının geçmişi çok eskilere dayanmaktadır. Kutnu kumaşı, dünyada basma sanatı yokken ipeğin farklı boyalara batırılarak kendine özgü renk ve motiflerin verildiği bir kumaştır. 16. Yüzyıldan itibaren ise Gaziantep’te dokunan kutnu kumaşı artık günümüzde unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarından birisi olarak kabul edilmektedir. Yüksekokulumuz bu konuda da öncülük yaparak el yapımı tezgahlardan geleneksel kutnu kumaşı üretimi yapabilmekte ve bu sanatı öğrencileri yetiştirmektedir.
Uygulama atölyemizde var olan bir diğer atölyemiz ise Cam ve Seramik atölyesidir. Biz cam üretimi yapmıyoruz. Ancak almış olduğumuz ham camlara kimlik giydiriyoruz. Tüm tasarımlar ve işlemler kendi personelimiz ve öğrencilerimiz tarafından yapılmaktadır. Özel bir tanıtım faaliyeti yapmamış olmamıza rağmen şu anda çok sayıda sipariş alıyoruz. Biz kar amaçlı çalışmıyoruz. Bizim esas kazancımız, “ben şunu bilirim” diyebilen, özgüveni yerinde, iş disiplini edinmiş aranan elemanların yetişmesidir.
Bir diğer atölyemiz ise ayakkabı tasarım ve üretim uygulama atölyesidir. Gaziantep İli Ülkemizde tanınır ayakkabı ve terlik markalarını çıkarabilmiş bir ilimizdir. Yüksekokulumuz bu alanda da uygulama atölyesindeki imkanlarla öğrencilerimizin farklı ve özgün ayakkabı tasarımlarına imza atmalarına imkan tanımaktadır. Şu anda yapmakta olduğumuz çalışmanın bitmesi durumunda Yüksekokulumuz bünyesinde “ayakkabı test merkezi” kurmuş olacağız. Bu merkez kurulduğunda Gaziantep İlinde ayakkabı/terlik sektöründe faaliyet gösteren firmalarımızın İstanbul’a olan bağımlılığını ortadan kaldırmış ve zaman kaybının önüne geçilmiş olacaktır.
Yüksekokulunuzda Gıda Bölümünüz olduğunu biliyoruz. Bu konuda bilgi verir misiniz? Gıda Sektörüne bu bölümlerde alınan eğitimin etkileri nelerdir?
2010-2011 eğitim öğretim döneminde Tüm Kuruyemiş Sanayicileri ve İş Adamları Derneği’nin (TÜKSİAD) desteğiyle kurulan bir uygulama atölyemiz bulunmakta olup, Türkiye’nin ilk ve tek Kuruyemiş Üretimi ve İşleme Teknolojisi Bölümüne sahibiz. Mezun öğrencilerimizin Kuruyemiş sektörüne girmesiyle birlikte sektörün kalite çıtasını yükselteceğine inanıyoruz. Yüksekokulumuzu tercih eden öğrencilerimize her programdaki ilk 10 öğrencimize Gaziantep Organize Sanayi Müdürlüğü tarafından her ay karşılıksız 200 TL burs verilmektedir. Kuruyemiş programındaki öğrencilerimizin ise daha bir ayrıcalığı var. İlk on kişiden sonraki 10 kişiye de TÜKSİAD tarafından burs verilmektedir. Dolayısıyla öğrencilerimiz okudukları sırada hem ekonomik olarak desteklenmekte hem de teorik ve uygulamalı olarak tam donanımlı bir şekilde eğitilmiş olmaktadır. Mezunlarımızın iş bulma gibi bir sorunu bulunmamaktadır. Hatta daha okurken iş bulan çok sayıda öğrencimiz bulunmaktadır.
Gıda sektörüne yönelik ayrıca “Un ve Unlu Mamuller Teknolojisi” Programımız bulunmaktadır. Türkiye’nin un ihracatının yarısı ağırlıklı Gaziantep olmak üzere Güneydoğu Anadolu’dan gerçekleştiği göz önüne alındığında, Yüksekokulumuzdaki bu programın önemi daha iyi anlaşılacaktır. Güneydoğu Un Sanayicileri Derneğinin (GUSAD) bu konuda çok büyük desteğini alıyoruz. Un ve Unlu Mamuller Programında okuyan tüm öğrencilerimiz İlimizin öncü firmalarında iş yeri eğitim alarak daha mezun olmadan niteliklerini artırmış oluyorlar. Mezun olduktan sonra ise iş bulamayan öğrencimiz neredeyse yok gibi.
Meslek yüksekokulu olarak Gaziantep 2. Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu olmanızın artılarından bahseder misiniz? Gençlerin eğitimine bu ne yönde yansıyor? Ve okul olarak sektöre kazandırmak istedikleriniz, artılarınız nelerdir?
Tabi Organize Sanayi Bölgesi içinde olmak büyük avantaj. Öğrencilerimiz her ne kadar Üniversitemizin Merkez Kampüsündeki sosyal faaliyetlerden biraz uzak kalsalar da iş hayatının içinde bir okulda okuduklarını çok iyi biliyorlar. Bu durum onların farklı bir şekilde motive olmasını sağlıyor. Aynı şekilde Sanayicilerimiz de Okulumuza ve öğrencilerimize daha fazla ilgi gösteriyorlar. Özellikle işyeri eğitimi konusunda bize çok destek olduklarını söyleyebilirim. Tabi burada bizim Öğretim Elemanlarımızın da saha da olmasının büyük katkısı var. Misyonumuzun farkında olan Sanayicilerimiz bizimle iletişim kuruyorlar ve aradıkları nitelikli elemanlar için Yüksekokulumuz ilk adres haline geliyor. Düzenlemekte olduğumuz kariyer günleri sayesinde değişik firmaların üst düzey yöneticilerini Yüksekokulumuza davet ediyoruz. Onların öğrencilerimizle bire bir görüşmelerine imkan veriyoruz. Onlar da kendi firmalarının sunduğu imkanları anlatıyor ve nasıl bir eleman istediklerini anlatıyorlar. Bu iletişim sayesinde öğrencilerimiz ile firmaları doğrudan doğruya eşleştirme imkanı buluyoruz. Böylece Firmalar belirli sayıdaki öğrencilerimize aynı zamanda mentörlük yapmış oluyorlar. Meslek Yüksekokullarına gelen öğrenciler genellikle ve maalesef hayatta başarıyı tatmamış, hedefleri olmayan ve motivasyon eksikliği yaşayan öğrencilerdir.
Eğer biz bu öğrencilerimizi uyguladığımız yöntemlerle “sen bu işi yaparsın” noktasına getirebilirsek işte o zaman onları hayatla barıştırmış oluyoruz.
Mezun olduğunda “acaba ben ne işe yararım” veya “bir fabrikada çalışacak olsam oraya ne katabilirim” diye düşündüğünde eğer net bir şekilde “ben yapabilirim çünkü şunları biliyorum” dedirtebilirsek işte o zaman başarılı olmuşuz demektir. Diğer yandan, öğrencilerimize sürekli olarak kişisel gelişim açısından da yol kat etmeleri gerektiğini vurguluyoruz. Alkol ve sigara gibi kötü alışkanlıklardan uzak durmaları, büyüğünü küçüğünü bilen, konuşmasını ve dinlemesini bilen, saygılı, iş karakteri olan bireyler olmaları yönünde de yoğun gayret sarf ediyoruz. Sanırım bunu ne kadar çok başarırsak Ülkemize ve dolayısıyla sektöre o kadar iyi aranan elemanı yetiştirmiş olacağız.
Türkiye’deki en önemli sıkıntılardan biri Akademik bilginin reel ticaret hayatında uygulanabilirliğindeki sorunlar. Akademik çevreler ile sanayiciler arasındaki köprüyü kurmak noktasında sıkıntılar yaşanıyor. Naci Topçuoğlu Meslek Yüksekokulu’nda durum nedir?
Bu konu günlerce tartışılsa yeridir. Aslında tartışılıyor da. Ama bir türlü “işte tamam” denilen seviye yakalanamıyor. Bana göre burada en önemli iki sorun var. Birincisi sanayici ile Akademik hayatın zaman döngüleri birbiriyle uyumlu değil. Sanayicinin problemleri adeta hastanenin acil servisine gelmiş hasta gibi hemen çözülmesi geren bir problemdir. Çünkü piyasa acımasız ve rakiplerinize gör geri kalamazsınız. Akademik hayatta ise Öğretim Elemanlarının üzerinde ciddi ders yükleri var ve eğitim öğretim ile araştırma faaliyetleri kendilerinin önceliğini oluşturuyor. Sanayicinin problemi acil servisine gelmiş hasta gibi değil de adeta polikliniğe kontrole gelmiş hasta gibi. Dolayısıyla bu zaman dönüsündeki farklılık aynı dilin konuşulması önünde bir engel teşkil ediyor.
İkincisi ise Sanayicinin beklentisi ile Akademisyenin beklentisi aynı değil. Sanayici faaliyet gösterdiği alanda daha düşük maliyette karlılığı daha yüksek ürünleri üretmek, karlılığını artırmak ister. Bünyesinde çalıştırdığı tüm çalışanların ayın belirli gününde maaşlarının verilmesi ertelenemez bir gerçektir.
Bunun gibi başka reel unsurlar da sayılabilir. Akademik hayatta ise maalesef üretilen tüm tez ve makaleler sadece o akademisyenin akademik unvanının yükselmesine yarıyor. Yapılan bu çalışmaların kişinin kendi yükselmesi dışında ne işe yaradığı hiç sorgulanmıyor. Sistem bu şekilde kurulduğu için istisnalar dışında herkes bu çarkın gerekliliklerine uyuyor.
Naci Topçuoğlu Meslek Yüksekokulu’na gelince tabi durum farklı.
Çünkü biz bir Meslek Yüksekokuluyuz. Fakülte ya da Enstitü değiliz. Bizim birinci önceliğimiz Sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikli ara elemanı yetiştirmektir. Bununla birlikte biz Organize Sanayinin içinde olduğumuz için kendi bünyemizde Üniversitemiz Teknoloji Transfer Ofisinin bir bürosunu bulunduruyoruz.
Sanayicimiz bir problemi olduğunda Üniversitede kime gideceğini ve nasıl çözeceğini bilemeyebilir. Ama bize geldiğinde o problemin özeline göre ilgili kişilere veya Bölümlere yönlendirerek işi hızlandırıyoruz. Bir başak ifadeyle bu ofisimiz adeta bir arayüz gibi çalışıyor.
AR- GE çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Ve Sanayiciler ile ortak yürütülen projeleriniz oldu mu? Son tüketiciye gıda alanında ulaşan ürününüz oldu mu?
Özellikle uygulamalı atölyemizde var olan bölümlerimiz başta olmak üzere Sanayicilerimizle iç içeyiz. Şu anda AB ve Çalışma Bakanlığı tarafından 200.000 Euro ile desteklenen “Halıya Estetik Dokunuşlar” projesiyle makine halısı desinatörlüğü müfredatını yazıyor ve e-materyallerini oluşturuyoruz. Bu kapsamda 10 tane formatör, 20 tane de kursiyer yetiştiriyoruz.
Diğer yandan daha önce de ifade ettiğim gibi ayakkabı test merkezinin kurulumu için çalışmalarımızı tamamladık. Finansal açıdan Kalkınma ajansının desteğini bekliyoruz. Kısa sürede bunun da hayata geçeceğini hep birlikte göreceğiz.
Kuruyemiş atölyemizde ise yine öğrencilerimiz tarafından tasarlanmış özgün gıda kutuları tasarlamayı ve ilgililerin beğenisine sunmayı planlıyoruz. Özellikle Gaziantep fıstığının son tüketiciye ulaştırılması konusunda farklı bazı düşüncelerimiz var. Ancak şu anda planlama aşamasındayız. En kısa zamanda bunu da hayata geçirmek için elimizden geleni yapıyoruz.
Gelecek planlarınız nelerdir?
Gaziantep Üniversitesi Naci Topçuoğlu Meslek Yüksekokulu olarak en temel hedefimiz, Ülkemizin fazlasıyla ihtiyaç duyduğu nitelikli aranan elemanı yetiştirmektir.
Ülkemizde yüzlere bulunan, sadece sınıfta teorik eğitimlerin verildiği, öğrencilerin okuldan mezun olup iş hayatına girdiğinde kendilerini değersiz hissettiği sıradan bir Meslek Yüksekokulu olmak istemiyoruz. Fark yaratan, öğrencisiyle Öğretim Elemanıyla ve Sanayicisiyle bir bütün oluşturarak birbirini tamamlayan bir yapı kurmak ve bunu devam ettirmek istiyoruz.
Bu kapsamda trimaster eğitim sistemimizi devam ettirerek uygulama atölyelerimizden mesleğini öğrenerek çıkan, iş karakteri edinmiş, sosyal becerilerini teknik kabiliyetleri ile birleştirmiş, özgüveni yüksek bireyler yetiştirmeye devam edeceğiz.
Bir diğer hedefimiz ise bizzat öğrencilerimiz tarafından tasarımı yapılmış, tescili ya da patenti alınmış ürünler üreterek yeni bir marka sahibi olmak ve bunları öğrencilerimiz adına ticarileştirmektir.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Tüm öğrencilerime söylediğim slogan niteliğindeki şu sözümü derginiz aracılığıyla bir kere daha tekrar etmek isterim. “Kötü meslek yoktur, kötü yapılan meslek vardır”. Bu röportaj dolayısıyla Derginize ve tüm emeği geçenlere teşekkür ediyor, yayın hayatınızda başarılar diliyorum.